(Midin) öğündük Köyü Muhtarı Rihane Cıbo, Turabdin bölgesinin ortasında adıyla,şanıyla, gelenekleriyle ve inanışıyla bir hayat yaşar. Midyat’tan, Cizre’ye Fırat’ta Beyt nahrine uzanan topraklarda, geleneklerini, geçmişini, dini, manastırını, Kilisesini , papazlarıyla, çan sesleriyle, sırları ve şölenleriyle bölgede Süryanilerin yaşadığı Midin /Mıdıhhe/ Öğündük köyüne gideceğiz.
Hikâyeler vardır hiç anlatılmamış. Yüreklere gömülmüş, toprağa saklanmış veya suların akıntısına bırakılmış. Ya da yarım yamalak dile getirilmiş, acı ve sıradan öyküler hikayeler olarak hayatta kalmış. Hikayenin gerçek yönü, çocuklardan, gençlerden saklanmış veya hak edilen bir şekilde öykü dile getirilmemiş, işlenmemiş, paylaşılmamış, geniş kitlelere ulaştırmamıştır. Bilenler de bu bilgileri anlatmadıklarından dolayı beraberinde mezara götürmüşler.
Benim gözümde Mıdıh Turabdinin nazlı gelinidir. Mıdıhe, Midin, Mıdo, Amma öylesi bir bahtsız gelin ki kimseler bu gelinin adından, şanından güzelliğinden, yeterince bahsetmemişler, dile getirilmemişler, yüreklerde saklı kalmış ve öne çıkarılmamışlardır.
Suha Tuğ kadın yazar Turabdine, Midine yapmış olduğu bir ziyaretin ardından, bunları yazar. Keskindir suskunların hikayesi. Boynuma düşer gözlerim ,Utanırım , utanırım çan seslerinden. Geçmişte yaşananları dinlemiş hiç umadığı suskun insanlardan, üzülmüş ağlamış gözleri boynuna doğru aşağıya eğilmiş dökülmüş. Kendi adına utanmış bu muhteşem kiliselerin , cematsız kalan çan seslerinden. Zülüm, adaletsizlik, vicdansızlıklar , gölgesinde insanların sessizliklerinde bile ,bir anlam vardır, kısa cümlelerin içinde büyük birikimler, manalar saklıdır…
İkiye bölünen kalplerin hikâyesidir, göçenlerin, kalanların, dönemeden ölenlerin, hasret çekenlerin dilinden olanları anlatamıyanların öyküleridir. Biriktirmeye çalışıyorum çünkü bu peşine koştuğum bu tarihi, dostluk hikâyeleri, serüvenleri yeni kapıları aralıyor. Midin’de olduğu gibi.
Bölgemizde kahramanlar hep, erkeklerdir. Kadınlar sadece anne,eş veya sevgili, olarak toplumda yer alır. Bu anlayışı ters yüz eden olağan üstü bir yaşam mücadelesi ile dolu, kadim bir hayat hikayesidir Rihane Cıbo’nun toplumdaki duruşu. Bölgeye, etrafa kadınları yok sayanlarla mücadele eden, kadını öne çıkararak, kadınlar burada figuran değil dercesine, hayatın başrolünde yer alıyor. Tanıyalım: Hılto / Hala / Teyze Rihaneyi, Raşşi ailesinden Hano Raşı kızı olarak 1900 yılar da Kürtlerin deyimi İle Mıdıh de dünyaya gelmiştir. Raşşi veya Raşşo ailesi olarak doğada ki, envayi çeşit bütün bitkileri toplayarak bunları ilaç haline getirirlerdi. Karşılıksız olarak kapılarına gelen hastaları tedavi eder, dertlerine derman ve şifa oluyorlardı.
Mırade Raşşi, Barso Raşi, Dektore Fıleh, kurmanci söylemiyle doktor unvanına sahip olmuşlardı. Kardeşlerin isimleri, Irak, Musul’a kadar ulaşmıştı. İnsanlar doktorluk alanında namlarını duymuştu. Ürettikleri ilaçlarla yara / pırzık / cıld hastalıklarına yaptık merhemlerle tedavi ediyorlardı.Kısa sürede dertlere şifa oluyorlardı. Geçmişte Şiirlere konu olan lokman hekim gelse yaram azdırır, söylemini ters yüz etiler bu söylemin geçerliği Midinde yoktur, aksine burada dertlere çareler üretilir, yaralar sızlamıyordu. Her derde derman oluyorlardı. Kürtlerin deyimi ile wa dektore fılleh raşşi kardeşler böylesi seçkin bir ailenin kızı olmak, haliyle Rihane’ye Midinde ayrı bir imtiyaz ve ilgi alanı açıyordu. Derin ve keskin bakışları, İhtişamlı bir duruşu, İnce filinta gibi boyu, yan tarafa devrilen saçları, koyu kahverengi gözleri ile Rıhane güzelliği ile etrafı büyülerdi. Giydiğini yakıştırmasını bilenlerdendi. O devirde Suriye’den, getirilen has ipek kumaşlardan, koyu renk üzerine kırmızı yada hafif sarı güller ile dokuyan fistanı giydiğinde deyim yerindeyse bir acem güzelini andırıyordu. Zamanın Mıdıh’ınde böylesi asil, gelenekçi ve güzel bayanın isteyeni çok olurdu. Bilindiği üzere Turabdin çevresinde , Mıdıhe’nın erkekleri sarı saçları , mavi, yeşil gözleri ile ünlüdürler. Böyle olmasına rağmen eski bir söze kulak verelim.”Davul çalar dengi dengine “ misali ona yakışan güçlü bir aile geleneğinden gelen Midinin kanaat önderlerinden, köyün ağası olarak bilinen, mümtaz şahsiyet Ammen Beyt Cıbo ile yolları, kaderleri kesişir. 1920 senesinde davullu, mıtırblı, zurnalı, bir düğün yaparak evlenirler. Bu evlilikten üç erkek, bir kız çocuğu dünyaya gelir. Erkekler Aziz, Saliba , Abbe, Hazno adında kız çocuklarıdır. Ağa’nın hanımı olmanın zorlukları vardır. Bir aşiretin kadınları o aşiretin, vicdanıdır. Başının dikliği ve yüzünün aklığıdır. Bir aşiret ağanın kızı iseniz doğumundan İtibaren böyle yetiştirildi seneniz burada fazla bir müşkülat yaşamazsınız. Bunların bilincinde olan Rihane teyze kocasına manevi olarak tam desteğini verir.
Eskiler şöyle derlerdi ”İhtiyatlı , iffetli ve iyi bir meta olan kadın herkese nasip olmaz”. Kocası olan Aman Beyt Cıbo köy ağası olmasına rağmen, Midinde söz sahibi ve ağırlığı olan başka insanlarda vardı. Muhtar olan Beyt Yusufko, Rutel mahallesi lideri Musakke Ede diğer kanaat önderleriydi.
Mdıh, Domani Aşiretine bağlı idi. Aşiret lideri olan İsmaile Alike , Midin Ağası geçmişte ölümle yaşanmış , bilgisi bende mevcut fakat konu dağılmasın diye başka bir yazıda anlatma sözü vererek esas mevzuya dönelim. Bu aralarındaki ihtilaftan dolayı İsmail Alike Midin ağası Aman Cıboyu öldürken tarihe not kalplere ateş düşüyordu.
12 Temmuz 1935 Mor zoxche günü st nikolas noel baba kutlandığı gün Midihe muhtarı Yusufko, Midihin kanaat önderlerini toplar, bir acil durum değerlendirmesi yaparlar. Toplantıda, ölenin hanımı olan Rihane’nin kocasının yarım kalmış rüyasını gerçekleştirmek, bu yolda mücadele etme fırsatı tanımak için Midin kanaat önderleri Rihane’yi Muhtar olarak seçerler. Öldürülen Aman Cıbo anısına bağlı kalma sözünü verirler. Maktülün hanımı olan Rihanne Cıboyu 1936 ‘de Mdıh muhtarı olarak hayata başlar. Hanım olarak muhtar olmanın zorlukları vardır. Böylesi bir misyonun yükü, toplumun sorumluklarını taşımak ağırdır. Bir halkı temsil etmenin zorlukları olsa da, aslında arkanızda koskoca bir ailenin varlığının verdiği güven, taşıdığın gurur bütün zorlukları unutturur.
Her zorluğun karşısında, özgürlüğün temsilcisi olarak Mıdıh’te yankılanıyordu Rıhane. Rıhane Süryanice, Türkçe, Kürtçe dilerini konuşarak geniş bir kitleyle iletişim kurabiliyordu. Şemune Haydo Rıhane'nin yakın dostutur, beraber ve dayanışma mesajını vermek için Mıdıh’te RIhane’yi evinde ziyaret eder. Ziyarette bulunduğu sırada Kürtlerde misafirliğe gelir. Sohbette devam ederler. Şemune Haydo Turabdin bölgesinde Basibrin köyünün kanaat önderlerindendir. İsmi tor bölgesinde saygıyla anılmaktadır. Sohbet devam ederken, kürt misafirler Rıhane Cıbo’ya Şemune Haydo’u kimdir, nasıl biridir diye soraralar ve tanımadıklarını belirtirler. Rıhane, Kürt misafirlere Şemune Haydo’nun misafiri olduğunu belirterek onlarla tanıştırır. Midinde yapılan yeni karakolun komutanı Ahmed on başı müfreze ile çok iyi ilşkiler geliştiriyordu. Cizre’den at üstünde gelen subayların atlarını bağlamak için, ahırlar, mekanlar yaptırmış bu da çok geniş ufuklu olduğunun göstergesiydi.
Geçmişte yaşadığı trajik acılar Rıhane’yi olgunlaştırmış, ferasetini geliştirmişti. Vıjdan diliyle konuşmayı öğrenmişti. Bu duruşuyla topluma güven vermişti. Bu yazıyı yazmaya kara verdiğimde elimizdeki bilgilere sözlü olarak ulaştık. Yazmaya kararlıydım.
Daha sonra Rihane’nin hayata kalan akrabalarını buldum. 90 yaş gurubunda ve hala hayata olan oğlu Saliba amca bunun yanında Rihane’nin torunu olan rahmetli Azizin oğlu Hizni benimle çok değerli bilgiler paylaştılar. Ailenin hafızasında, dört dörtlük denecek kadar canlı bilgiler mevcuttu. En büyük desteği hiç görmediğim, tanımadığım, Midih’te yaşayan çok değerli insan İlyas Vergili verdi. Vergili’ye verdiği bilgilerden dolayı minnet borcum var. Süryani çevirmen Malfono Sami beyt Kav meye’de verdiği katkılardan dolayı ona da candan teşekkür ederim.
Rahmetli Rihane’nin torunu olan Hizniye sordum. “Büyük annenin, Yade Rihane’nin görev yaptığı sürede en çok hangi olaydan ekilendi? “ Hızniye amcası Saliba’ya sormuş “ “Annem 1936 dan 1965 yılına kadar muhtarlık yaptı. Lahdo yade Rihane’nin aileye anlattıkların başında bu olay vardı.”
1958 senesinde, Midhte gün doğarken, sabah şafağı ile birlikte, Midin çobanları, büyük küçük baş hayvanlarının sürülerini otlatmak için köyün merasına salarlardı. Sürüler köyden çıkmak üzere iken, etraftaki köylerden gelen silahlı kişiler, sürülere saldırı düzenledi. Çobanları etkisiz hale getirdikten sonra sürüleri önlerine katarak talan ettiler.
Sordum “saldırıyı düzenleyen, sürüleri talan edenlerin kim olduklarını biliyor muydunuz” “Evet çoğu tanıdık idiler. Domani, Omerke,Hessine aşiretine bağlı olan köylerdi.Komşu köylerden Arabane, Kevsüre (Dumanlı), Bezikır,Temerze, Sere Gır eski bir Süryani köyü olan Bar İshok ( Bashak) köylerinden olan köylüler Ali Reme adındaki şahıs ile Domani Aşiretinin kanaat liderlerinin öncülüğünde organize edilen saldırıydı.
Muhtar Rihane kocasının acısını yüreğinde taşıyarak olaya müdahil olurken kendisini sürülere siper ederek talan edilmesine engel olmaya çalıştı. Rehani sözlü olarak yapmayın etmeyin dediysey de kimse onu dikkat almadı. Kocasını katl eden zihniyetin aynısı bugün tekrar sahneye çıkarak ona da saldırmaya başladılar. Aralarında biri Rihaneyi sürülerin önünden çekip tartaklamak isteğince başka biri müdehale ederek kürtçe bağırıyordu,”Kurro we neke ew Rihaneye”( Yapma Rihane’dir tanıyorum, kadındır vurma” dediyse de şerir insan laf dinlemedi.Nafile tartaklamaya dövmeye devem etti çünkü bağnazlık, talancı olmak onun benliğinde vardı. Kişiliğinde eylem olarak zuhur ediyordu.
Halbuki aynı coğrafyada farklı inanışlara, farklı dillere, farklı kültürlere sahip de olsak dahi kardeşliğimizin kadimliği insanlıkta buluşmalıydı. Turabdin diyoruz, İbadeti kendisine rumuz rehber yapmış, Süryani’in köklerinde iyilik biriktirmiş, sevgi ortak üretilmiş, emekdar bütün insani duygular Mıdıh köyünde öne çıkıyordu. Farklılık her yönüyle göze çarpıyordu. Bunun bir anlamı olmalı, bunlara cevap olarak şunu yazabilirim, ancak yüzlerce sene evelinde söylenmiş kürt ata sözü zaten cevap veriyordu.”Fılleh çune hey çun mıslıman man u man.” Zülmü, Süryani’ye, Ermeni’ye, Ezidiye, Aleviye reva görenler bir bu atasözü düşünsün. Kürt ata sözlerine hayranlığım ezelden beridir.
Tek bir laf koskoca bir Edebiyat ve Felsefe kitabını doldurur. Bölge için hazinedir hepimizin ortak değeridir. Ermeni ses sanatkarı Garabette Haço boşuna demiyordu bir şarkısında “ Nısaybine bı kışleye kırıwe Henne walate mın u teye kırıwe Henne “
İşte bu olay Rıhane’nin kocasından sonra unutamadığı en hazin olay oldu. Oğlu Saliba amca böyle anlatıyor du bize. Bu yazı arifesinde.
Rihane kadınlara, siyasi hayatının kapılarını açarken, bir yerde de yörenin şartlarıyla mücadele ederken bir diğer yandan ise resmi düzenin çarkının döngüsünde meydana gelen isteklere uymaya çalışarak yaşamış. Muhtarlık yaptığı dönemde maaş verilmiyordu. Ekonomi durumu tamamen gelirine endeksliydi. Mıdıhe’nin etrafındaki köylerde kadının sokağa çıkmadığı ve yok sayıldığı bir dönemde diyarlarda Süryani Rihane adından söz ettiriyordu. Kocasından devir aldığı toplumsal bayrağı, büyük bir gururla başarılı bir şekilde taşıyordu.Bölgede ender görülen bir karizma kişiliği sergiliyordu. Hılto (Hala) Rihane Turabdin toprakları sana sevdana ve toplumsal direnişine tanıklık etti.
İsmin hala yankılanmaktadır.Midihli annalar, genç kızlar, şimdi senin gezdiğin sokaklarda , onurla yürüyorlar.Şimdi seni yad etme zamanı, anma zamanı. şimdi senin yolunda buluşma zamanı , şimdi seni anlama zamanı dır Hılto Rihane ..
Lahdo sağ
Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2021, 17:15
Bölgemizin yakın tarihinde iz bırakan Kadınlar serisinin ikincisini "Rihane Cıbo'ya ayıran Yazarımız Lahdo Sağ, gerçekten kültürel ve folklorik yönünün ne kadar zengin olduğunu her zamanki gibi ortaya koymuştur. Bu yaşta, bu yetenek, sabır ve zihin açıklığına sahip olan acaba kaç kişi vardır? Hayat mektebinde yetişmiş ve araştırmacı kişiliğiyle kendini kanıtlamış olan Yazarımız Allah Vergisi yeteneğiyle bize eserlerini sunabilmiştir. Bu özel yeteneğe sahip olanlar yalnız edebi alanda değil, güzel sanatlar gibi alanlarda da başarılı olmaktadırlar. Örneğin, iyi bir ressam, başarılı müzisyenler ve ses sanatçıları gibi. Bu yetenek sahipleri asla unutulmazlar.
Benim yazdıklarım, "Sezarın Hakkını Sezara" vermekten ibarettir.
Rihane Cıbo hakkında az da olsa daha önce bilgim vardı. Eşimin ayni köyden olması nedeniyle Midın-Mıddihe'ye sıkça gider, Rahmetli büyük oğlu Aziz Amcayla epey sohbetlerim olmuştur. Aziz Amca cana yakın, konuşması hoş birisiydi. Allah rahmet eylesin.
Genç sayılacak yaşta dul kalan ve muhtarlık yaptığı köyde eşini katledenlerle ayni bölgede yaşayan Rihane Cıbo'nun çektiklerini ancak Allah ve yakınları bilir. Buna rağmen görevini yaparken Adil davranmış ve acılarına sebep olanlara bile kin gütmediği aşikardır. İnsancılığın verdiği güçle kamu görevini (Muhtarlığı) uzun süre başarıyla sürdürdüğü biliniyor.
Anadolu'da ve bilhassa bölgemizde lider konumunda olanların vefatı durumunda bayrağı hanımları devralıp görevi sürdürme geleneği yaygındır. Örneğin Midyat'ta ilk kadın belediye reisi olan ve sinema filmine konu edinen " Hükumet Kadın" gibi.
Rihane Cıbo'nun yaşantısını ayrıntılarıyla kaleme alan ve bundan sonra da benzer konulara ağırlık vereceğini düşündüğüm yazarımız Lahdo Sağ'a, insanı zevkle okumaya teşvik eden yazıları için şükran borçluyuz.
Makalenin kahramanı Rihane Cıbo'ya Allah'dan bol bol rahmet diliyorum.
İdil Haber ailesine sağlık ve başarılarının devamını temenni ediyorum. Saygıyla.