Ben nasıl susayım. Böyle biriktikçe unutulmuş bir alfabeden rüyalar, acı kokan siyah taşların yüzüne Süryani (Fıleh) olma yazgısı, sonucu dumure edilmiş, talanlara uğramış, memleket, baba diyarı, anne kucağı olan eski Süryanili idil’in, hasret kokan sokaklarını, yamaçlarını, tepeleyen, alt üst eden Kerim Togan’ın bir kaç hafta evvel idil’de, seslendirdiği klip, çektirdiği idil hasretini, geçmişini, müzikal bir yönle, özetlemeye, duyurmaya çalışan şarkıdan bahsedeceğiz.
(HASRA) Hasra ezgisi, Pulus Togan ile Kerim Togan’ın kalplerdeki yırtık olan kelimeleri, bir araya getirerek, birçok âşık gibi, doğalığı, gerçekliği ile içindeki yangını dışarıya vurma çalışması olmuştu.
İnsan unutmayı bir türlü öğrenemeyip de hep geçmişe bağlı kaldığı için şaşar durur. Kendi kendine de istediği kadar ileri ve çabuk yürüsün. Zinciri ile birlikte yürür hızla akıp geçen olaylarla bağlıdır. Gene de şaşılacak bir şey. An bir den burada birden yok olur. Daha önce daha sonra hayal gibi yeniden gelir daha sonraki bir anın rahatını kaçırır geçmiş uçup gider birden insanın kucağına geri döner.
Kerim yazıya, düzen, ahenk, müzik, katarak bir şarkı haline getirdi. Seneler evvel Kerim kendi sesiyle okudu. Bana göre müthiş okudu. İdil’i sevenler bu şarkıyı dinlerken, bizler dâhil olmak üzere gözyaşı döktük. Türkü gene İdil Süryani’si arasında ilgi yönünde biraz cılız kaldı. Fazla öne çıkmadı. İnsanların duygusuz, müzik ruhu eksikliği, şarkının içini kavrayamama, anlayamama, sıkıntı faktörleri vardı.
Sahnelerde müzik icra eden diğer İdil kökenli solistler bir tarafta Hezex ismini sakız gibi ağızlarından, Hazexın bütün sevdası bu ezginin içinde olduğunu tedarik edemediler.
Düşürmezken iş bu şarkıya gelince sanki biraz uzak durdular, sahiplenmediler, çoğaltmadılar. Bakıyorsunuz ayni hasretleri, deyimleri olan “Ah Midyat, vah Midyat” şarkısı dillendirilirken herkese o yöne bakarken. İş bu şarkıya gelince dikkatlerini fazla çekmedi. Ses tonlarına uymadı, ne bileyim. Belki tanınmış eski bir misal gene ortaya çıkıyor “Giyaye havşe tahle”. İkinci bir etken ben bu şarkıyı sahibi Kerim kadar güzel okuyamama endişesi var bence.
Bana sorarsanız otururken, bu şarkıyı dinlerken, bedenin koltuğa gömülürken,insanın ruhu ise eskinin anıların yaşanmışların eşliğinde Hasret yolcuğuna çıkarır. Kapı kapı, sokak sokak, mekan mekan dolaştırır eski idil’de sizi. İdil’in kurumuş toprağına düşer bu ezgi. Ezgiye eşlik eden kemanın hazin tellerinde kalır insanın bedeni. Kerimin sesini İdil’in ruhunu mırıldamaya başlar. Ben susar kalırım, bütünlüğüm bozuluyor, yalnızlaşırım. Çünkü çığlık sesi yükselir yüreğimin derinliklerinden.
Eski Süryanili idil hafızasını, tarihini bilenler, bu şarkının içinde kendisini, babasını, ecdadını, evini, eski aşkını, bağını, bostanını hatırlayacak. Bilmeyenler de “git lo ma bu da nedir böyle diye bilecek .” Çünkü idil’de bedavadan, yorulmadan, hazıra konmuş meğelle sahasında, topu kovalarken ayakları altında Süryani ahların vahların yatığından, haberdar değildirler.
Buradaki, Arami, Süryani, Asuri, Keldani, medeniyet izleri, zikredilmemiş kıymet biçilmemiş. İdil’e ilk gelenlerin kafasını, iştahını, Süryani arazileri çelmiş, çocuklarına gerçekleri anlatacak vakit bulamamış ve ya bilmemiş. İsmim şakıro bir cuval şekero ile mutlu olmuş.
Ama bunların, çocukları Allaha şükürler olsun prıl pırıl, ön yargısız ,kendilerini kötü zihniyetinden arındırmış, bir kiriva bırati duygularla geliyorlar. Bu da bizi mutlu ediyor. kaderci değiller. Artık kiliselerimize ve tarihi değerlerimize bile sahiplenecek düzeydeler. Çok farklılar.
Lakin biz Hezexın eski sahipleri olan Süryanilere daha çok iş düşüyor. İmkânlar dâhilinde, bu gençlerle daha çok bir araya gelmeliyiz. İdil’in geçmişini kimse bizlerden iyi anlatamaz. Gençler İdil!in dünü ve bugünü bilmeliler. Anlamalılar bu şarkıların acısını, görmeliler idil’deki, Süryani arazi avcılarını, acemi kasaplarını, ön ismi önüne hacı koyarak, sömürü yaparak, her türlü entrika ve düzenbazlığı çevirerek, çalıştıkları kurumlarda nasıl ustaca kalem oynatarak, Avrupa’dan gelen, elinde tapusu olan garibanı, kiriv dediği Süryani’yi Merinos koyunu gibi nasıl derini yüzdüklerini bildikleri aşikardır.
Yani anlayacağız bayılana limon, ayılana gazoz ikram ediyorlar. Hasre ezgisi bütün bunlarla alakalıdır. İç içedir. Şarkı bu haksızlıkları derinleştirirken yaralara merhem olmuyor.Geçmişte yapılan bütün haksızlıkların tercümesi,özetti ve isyanıdır.Sonucudur. İsmi henüz konmamış sesizlerin sessidir. Biz tek tek biliyoruz bunları, yüksek mevki sahibi bir yetkiliye dillendirince müfettişler göndermek lazım.Siz liste yapın, benimle paylaşın gereken neyse yapılacaktır diyerek yerinin hakkını verdi.
Peki, bu yöntemle idil’de, çalışan Süryaniler yok mu? olmaz olur mu? Üzüm üzüme baka kararır misali, Süryani’yim diyor. Süryani ismi arkasına saklanarak, aydınlık olan Kiliseyi karanlığa boğuyor. Kilisenin dükkânlarında kira vermeden oturuyor, ense yapıyor Süryani hemşehrimiz. Keyfinden Siirt’in büryan kebabının, cız cız sesini dinlercesine ticaretini yaparak, sosyal hayatına devam ediyor. Kira meselesi sorulduğunda ise sahip çıkan oymuş, kilisenin mülklerini koruyan oymuş. Nasıl sahip çıkmaksa! izahatını size bırakıyorum. idil'i Süryani’den çıt çıkmıyor.
Biz bütün bu alvere dalavereyi görecek kadar (Şahraza ) olmayalım da ne olalım. ( Tavlaze bağdade mi olalım.) acıyı çeken beden, gören göz, duyan kulak, unutmaz. Unutmaz. Yok, efendim o olmasaymış başkaları araziye konacakmış kıvır zıvırlar. Bizde inanmış olduk.
Şimdi aynayı çevirelim bir Türk’e. Almanya’da sırf malından uzak, Türkiye’de, başka bir memlekete yaşayacak. Onun bura da olmadığını bilen Almanlar, malına hücum edecek öylemi burada, kıyamet kopar. Türk basını ortalığı ver vereye verir, bu beyaz çoraplı Türk için. Ama bize yapılınca her şey mubah, fıleh malıdır, kurbanlıktır helaldir.
Ve seneler sonra Kerim bu geçen bir kaç hafta evvel kıymetli eşi Vedia ile İdil’e bir gezi yapmış. Gezi sırasında idil’de klip çekme fırsatı bulmuş. İdil'in darıcık sokaklarında, taş duvar avlularında, haraba olmuş evlerin önünde durarak hasretini türkü ile dile getirdi. Bence de iyi oldu. Yeni bir vizyonla tekrar gündeme taşıdı. İzlendiğinde hak edilen bir profesyonel çalışması olmamış olsa da ben şahsen burada en azından bir çabanın, emeğin olduğunu görüyorum ve değerli buluyorum.
Hasra ezgisi ismi henüz konmamış, mazlumun ahidir. Sessizlerin hazin sessidir. İstilaya uğramış, yarası kapanmayan bir ecdadın diyarıdır. Değil bir şarkı müthiş bir belgesellere konu olacak canlanacak anılar vardır. Bu hafıza neden bu kadar güçlü? Bir kere inanılmaz bir şiddet, sonucu bir göç yaşanmış, Travma tik geçmişte Süryaniler terk edince idil çalındı altlarından. İdil, Süryani tarihinin en günahkâr hırsızlığını görüyorlar.
İdil’deki yeni mükinler varlığı Süryani’nin armağanı olarak gerçeği yatıyor. Yoksa kim kime binlerce senelik diyarını, ovasını, arazisini, bağını, bostanını böylesi ucuz murdar değerlerle, böylesi sesiz sedasız Kürtlerin deyimi ile (Be takan) bir barut patlatılmadan verilir mi? Armağan değil de nedir? İyi ki fıleh idiniz, ey Süryaniler yoksa yoksa biz burada olamazdık.
Biz kimine yaz, kimine kış, arif olan doluyuz. Cahile, inkârcıya haramzadeye, vallahi boş (Walayiz). Hasra ezgisi tutuklu bakışın ifadesi. Yol yorgunu, ama yolunu bilen bir müzikal, icra hastanın sabahı beklemesi, hangi dilde saklısın, hangi yarının ardındasın, seni sevenler yaralı dertli, şu elin zalimi bizden kıymetli direngenim ama yapa yalnızım. Nereye baktığımın bir önemi yoktur. Ne hissettiğim yada ne istediğim, gözlerimdeki hayalde saklıdır.
Çoğu zaman dardayım, sığındım sana aziz beytzabday, hasretleri bana yakıştırmışsın, içimdeki kopan fırtınaları görmelisin, vademiz doluyor ömrümüz geçiyor. Sendeyim haykırıyorum. Küvel, yamaçlarında, annemin sokağında (Pepük pepük) Kerimin billur sesi. Şarkı söz yazarı Kerim Togan’ın iç feryadı, geçmiş zamanın uçurumlarına, uzanıyor. Süryani ayrılıklarda unutulmuş diyardan, rüyalar bir ahir zaman, sözlerindeki kelimeler yüreğimizdeki saatini vuruyor. Yaralı bırakıyor. Kerim’ın hazin sesi, hüzün damlatırken bizleri be çare bırakıyor.
Ona eşlik eden kemanın tellerinde ağlamalar, sızlamalar yürekleri isot biber gibi cız cız ediyor. Kederiyle kaderiyle betimleyip birleştiriyor. Seni sevmek aşkından, hasra şarkısını dinleyip anlamayanların, önüne bambaşka, ufuklar açıyor.
Orada bir hayat olduğunu kanıtlar durumda. Altında yaşanmış, hayatların olduğunu bilincine vardırıyor. İdil tarihini, geçmişini, şarkı ile birleştiriyor. İdil’in geçmişinde acılı hikâyelerimiz vardır. Bizler buraların kadim mükinleriyiz.
Topraklarda, gözümüz var, sözümüz var. Topraklara altında atalarımız, toprak üstünde tarihi ve kültürel değerlerimiz yaşıyor. Yaşanmış acılara tanıklık etmiş, dinlerken o acıları anlatan İdilin sesi, ruhu içimizde kalıyor.
Herkesler gibi Pulus abemiz, Kerim kardeşimiz yaş alabilirler ama Hasra şarkı hep genç, her dönem de gönüllerin hasretine hitap edebiliyor. Şarkı diri kalacaktır.Sonbaharı, Kışı olmayacak, gönlümüzde bahar duyguları yeşertecek. Bütün bu değerleri, duyguları taşımaya çalıştık. Bu yazıya hani şairin deyimi ile “Bülbülüm bağ gezerim, aşıkım dağ gezerim. Yüz yerde, yüz yaram var. El sanır sağ gezerim.
Avrupa’lara entegre olsak, uyum sağlasak da dönüp dolaşıp çocukluğumuzun, gençliğimizin, geçtiği coğrafyaya dönüyoruz .“ Kuş kendi sürüsüyle mi uçar. Her ot kendi kökünde bitter. “ klişe olmuş hikayeler aklımıza geliyor.
Yaşamsal maceramız, temas alanlarımızda yaşama biçimimizle canlı değişken birer hikayedir. İçine düşersin gidersin. Kendi mezhebin sınırlarına düşersin. Onlarla yatıp kalkarsın ve senin için dünyanın merkezi olmazsa olmazı olur bizlerin
Başka bayrak yok ey Beyzabday diyor. Zamana teslim olmak, susmak, çaresiz düşmek, Ahenklerini katıyor. Özlemek çok ağır bir şey, özlenilmek gerçekten çok zordur. Doğduğunuz, çocukluğunuzun geçtiği, kendinizi bulduğunuz, kimliğinizi bulduğunuz, o yerden bahsediyor Hasra şarkısı, o topraklardan uzak kalmak, bu biriken şeyin temel özlemi ifade eden şeydir. Ezgiler, şarkılar hayatlara dokunurlar.
Bir adamın kaç kulağı olmalı, insanların ağladığını, duyabilmesi için. Hakikat çirkin bile olsa hakikaten daha güzel bir şey yoktur. Hakikat yegane unuturur.Çünkü ondan daha parlak bir şey yoktur. Başka yazıda buluşuncaya dek bakalım Aşık seyrani ne diyor.
"Benim sözüm çürük değil sağ gibi,
çürük sözler akıp gider yağ gibi,
üzerinde kervan geçsen dağ gibi.
Yokuşluyum sanma beni düzlüyüm düzlüyüm."
Lahdo sağ
Güncelleme Tarihi: 07 Temmuz 2022, 09:39
Allahin selami hepinize arkadaslar, kardesler. Allah sevgidir ve dogruyuda sever. Biz insanlarda, dogruda kalip, hakikatleri kabul etmek insanlarin görevidir. Allah bunu istiyor bizden. Hatasiz, kamil insan yoktur bu dunyada. Dogru insan hic bir zaman, dusmez, yikilmaz cunku Allah onunladir. Dogruluk sonsuzlugun gunesidir arkadaslar, kardesler, nasil olsa dogar.
Evet aynen ögle sayin Lahdo Sagin yazilari butun bunlarin tekrari ve tasdikter. Butun yazilarina katiliyorum. Kerim Toga nin Idil de. Seslendirdigi. Hasra sarkisi her kalbi olup insan olanin, hele hele biz idili suryanilerin kalbini yaralamistir. Aglatmislar cogumuzu, biz hakliyiz ve ya haksizlari aramiyorum burada duygular, kaybolan yillar hasretler öne cikiyor. Sarkinin gectigi yerler bir zamanlar kosup gectigim yollardan simdi tekrar oralarda gidecek yuruyecekler hayellerini kuruyorum, asagi mahellede durust Idil insanlari samimi selamlari icten gulumsemeleri bizleri karsiliyordu. Iyi durust insanlar hiristiyani, muslumanida vardi. Özlem duyuyoruz. Amma hayat cogu kez istediklerimizi vermez, ama vicdansizca bazi insanlar sayesinde bizden istediklerimizi sormadan vicdansizca aldilar. Evet ama bunun cezasida oalacktir elbet. Kimsenin hakki hic kimseye kalmaz, ne olursa olsun, kim olursa olsun. Allah adildir ve dogrudur, her seyi görur ve bilir. Insan ektigini bicer. GIDEN ÖMURU. YILLARIN ACISINI hic bir kmse geri veremez. Bazi darbeler evin oglu, agabeyisi, guvendigin en yakin insandan yedinmi, iste o aci hayatin boyunca yakar ve gecen yillara gencliga yanar insan. Öncelikle insan cenahindan bakiyorum. Kerim’i Kutlarim. Tarihi bir calisma yapti yalniz burada duracagim ve size baska gözden kacmamasi gereken bir nokta nokta diyorum.Bu hasra sarkisi 90 yillarinda aradan uzun bir zaman gecmesine ragmen. Cok fazla bir ilgi görmedi hatta duyulmadi.Neden? Söyle anlatayim. Bu hasra sarkisini Lahdo Sag eline aldi ona ev sahipligi.Yapti altin cumlelerle, degerine deger katti harmanladi usta bir kalemle öne, piyaseye cikardi ona yeni bir kalemle öne cikardi ona yeni bir hayat verdi. Kalplerimizin en guzel yerine oturmasina ön ayak oldu. Hepimiz sana minnet borcluyuz. Yine yorumumu gec ve uzun yazdim,ama olsun gec olsun temiz olsun. Bagislayin. Var ol, kalemin hic eksik olmasin komsu oglu Lahdo Sag. Bu topuma cok cok ama cok lazimdin. Tekrar Pulus’a Kerim. Kardeslere. Idilhaber. Gazetesine ve her emegi olana tesekur ederim. Saygi selam hurmetlerimi sunarim. Allahin inayetiyle kalin.