Yarı süryani yarı Cizreli abemle idil'de yaşadığı yıllara ilişkin söyleşidir.
Ah bu Süryani, Ermeni yanım benim. Çok konuşkanım. Çok susarım. Ah bu Kürt yanım benim. Sığınırım dağlarıma, yoksulluktan utanırım. Bir yanım ben, bir yanım senden yana, hepimiz bir şeylerden yanayız.
Cizre, Cizreli lafını duyunca içime bir sıcaklık yayılır. Bedenimi bir heyecan sarar, aklıma serhıldanlık gelince Matran İsa’yı hatırlarım. Müslüman bayramlarında; Kamyonun kasasını hınca hınç doldurmuş gençlerin Kürtçe söyledikleri (Zawa çu hamamı yade zawe çu hamame) Damat hamam gitti.. Şarkısı eşliğinde çarşıya inmeleri insanlara keyif ve heyecan veriyordu. Kamyondan inerken Etrafa neşe katmaları idil çarşısını renklendiriyordu.
Diğer taraftan, zamanın Cizre sin’de çarşıya yolu düşmüş bir Süryani papazı, esnaflar tarafında domates saldırısına uğrar. Domatesler papaz efendin etrafından fın fın geçerken, papaz hoş görüden ödün vermeden olanlara gülümsüyordu. Domates saldırısı ile birlikte (Keşe bıgrın bıla ne reve) tutun papaz kaçmasın söylemleri arasında başka bir esnaf papaz efendiyi kolundan tutarak dükkâna alıyor saldırıdan koruyordu. Esnaf insanlıktan çıkanlara adeta ders verircesine insani bir davranış sergiliyordu.Sosyal yaşamın içinde yaşanan bu olaylar bölgemizi daha cazip hale getirirken birlikte yaşamaya devam ediyorduk..
Cizre toplumu, bölgeyi yeri geldiğinde Bajari, gündi, Fılehi,Müslüman, mahalle cuha, mahalle kale ayrımını yaparak, sosyal ilişkilerini kurarak insanlarla iletişime geçerlerdi. Ayrımcılık bölgede kuraldı. Bu toplumun bireyleri olan Cizreliler nerde yaşasalar yaşasınlar kültürleri, sosyal ilişkileri ile farklıydı, az buçuk üstün insanlardı. Bu renkli kişilikleri ile Süryani toplumunda yaşayan Cizreliler topluma her zaman renk katılar ve uyum sağlarlardı.
Cizre’de Dengbejlik’te önemli ustalar yetişti. Saz, söz geleneği unutulmaz durumdaydı. İyi Dengbejler yetişiyordu. Hasan Cizrewi bölgenin en önemli dengbejlerdendi. Kültür, sanat, gelenek ve göreneklerin, bilimin diyarı Cizre bölgenin cazip ilçesiydi. Sevmemek elde değildi. İsmi her zaman insanlara bir heyecan vermiştir.
Çocukluğumuzda, yaz aylarındaydı. Damlarda kurulan tahtlarda yatardık. Elektriğin olmadığı devirlerdi. Yatağa uzanır yıldızlara bakardık. Serin esen rüzgârın etkisiyle hayallerimizde yolculuğa çıkardık. Mehtaplı gecelerde, hangi damdan geldiği belli olmayan, Hasan Cizrewi’nin sesini rüzgâr kulağımıza kadar getirirdi. Zevkle dinliyorduk. Cizrewi (Bejna keçike çı şirine veke güla heft rengine nine yarın nine) namelerini yatığında yerde duyunca kalbin pır pır ediyordu. Aşkın silueti gök yüzünde beliriyordu. Söylenen stran eşliğinde mutlu bir şekilde düşünürken. Aşağı mahallede Kiliseye komşu olan Cizreli ailenin bizimle birlikte yaşamasını, bayramlarda, sokakta, bireysel ilişkilerdeki davranışları aklıma geldi. Farklıkların ne kadar güzel olduğunu, yaşarken yaşama ne güzel değerler katığını düşünürken uyuya kalıyordun.
O devirde, idilde elektrik, TV, sinema, kitap, gazete, yoktu. Geceleri evleri, gaz lambaları aydınlatırken, kışın sokaklar ala karanlık olurdu. Evde canın sıkılınca, kendimizi, sokağa atıyorduk. Güzelli olan evlerin pencerelerini gözetliyorduk, sevdiğinizin kuru hayalini, meyalini, bile görmeyi insanları mutlu ediyordu. Sokaklarda Kürtlerin deyimi ile; gündüzleri tavlaz tavlaz, avare avere gezerdik. Her gün birisini seviyor, birisini unutuyorduk. kafamız, Kürtlerin deyimi ile heft (yedi) renk, kalbimiz tik tak, Midyat teki, meşhur Şemxunke oteli gibi içinde günlük sevdalar mekan yapmış taş sanılıyor, yürekler bedenler, dayanıklı kale kale gibi oluyordu. Pulus Toganın güzel deyimi ile hala o sokakların, derdinde kederinde, hatırasındayız kurtulamıyoruz.
Boşuna dememiş şair Ahmet Arif terk etmedi sevdan beni, aç kaldım, susuz kaldım, tütünsüz uykusuz kaldım. Terk etmedi sevdan beni. Sözlü kültür tarihçileri geçmişte yaşanmış olayların izini sürer. Bu olayların, tarihlerini, ruhlarını, İç bağlantılarını yakalamaya çalışır. Eğer o ruh yakalanmışsa, anlatıların bir parçası olur. Nakledilmeye, yaşamaya yazılmaya devam eder.
Turabdin bölgesinde, idil coğrafyasında, sosyal ve kültürel gelişmelerin derinliklerinde yatan, çoğu zaman görülmeyen ya da görülmek istenmeyen olayların zaman zaman bölgemizin mahali lisaniyle bir ruh haliyle kaleme alarak, gözler önüne sermeye çalışıyoruz. Bunu yaparken bizlere geçmişlerden miras kalan hüzünlü yaşamların yüreğine kalemi daldırmaktan başka bir çare kalmıyor bize. Bu günkü yazımızda mahallemize, komşularımıza, yaşanan mekânlara,tekrar tekrar bakıp, bu tekrar bakışlar, yeni farkındalıklar, yeni ilişkiler, dolaysıyla yeni bakış açıları ve bizde, sizden, olan yaşanmışları köşede unutulmuş anılar, ama içinde koca koca anlamaları olan, geçmişlerin hatıralarını içinde saklayan, para etmez, kıymet görmez diyerekten ,kimselere fazla anlatılmayan, başkaların hikayelerini dinlemekten zevk alan, sadece içinde saklayan, sadece kendisi ile kalan renkli bir yaşamı buluyor ve makalemize taşıyoruz.
Hem Süryaniye hem Kürde çok tanıdık ve bir o kadar candan biri. Hazachın 65 yıllık geçmişine tanılık etmiş, sosyal hayatın sonbaharını, baharını görmüş anlatmamış, hafızasında taşıyarak bedeninde saklamış, düşüncelerinde taşıyarak bugüne kadar getirmiş, mütevazı bir hayat sürdürerek aramızda yaşamaya devam ediyor…
Rahmetli postacı Abdülaziz Bey ve Sekina hanımın oğullarından Servet Geçim abe ile Hazach’ın yaşanmış yıllarını konuşmak için telefonda konuğum oldu.
Lahdo Sağ “Servet abe tekrar merhaba, revşa te çawane? ahvalin, durumun nasıl ?”
Servet Geçim “ Vay ehlen ve sehlen lahdo, eski bir dost. Ortaokulda müzik konserlerinin solisti, rahmetli Ümit kardeşimin saz ve söz arkadaşı lahdo. Telefondaki sesine inanmıyorum. bu ne sürpriz böyle? Malık awa inan çok sevindim. Hemde çok sevindirdin.”
Lahdo Sağ “Teşekkür ederiz servet abim. İnan bende çok sevindim. Arkadaşımız Ümit’i kaybetmenin üzüntüsünü paylaşmak istiyorum. Ruhuna Allahtan rahmet diliyorum.
Servet “Teşekkürler lahdo”
Lahdo “Servet abi telefonla arama hikayemiz, meşhur olan rahmetli Süryani kilise papazı Yusuf Bilen ile rahmetli malla Ğızo ‘nun üzüm hikayesine benzedi. Bilmem hikâyeyi duydunuz mu?” “Lahdocuğum hele bir anlat deyince papazın hikâyesini anlatayım”. “Mağele futbol sahasına karşı yamaçta bakan, Babek yol güzergahında papazın bağı bulunurdu. Bütün Süryanilerin bağları gibi, onun bağı da çok bakımlıydı. İçinde envali üzüm çeşitleri olan bir bağdı.
Papaz haftanın birçok gününde içinde çalışıyor ve çabalıyordu. Mala Ğızo Babek’te oturuyordu. Oturduğu köyden, gündelik olarak, idile gelip giderdi. Köye dönüşte eve eli boş gitmesin diye bedavadan yolda gözüken, papazın bağından üzüm alarak köye dönerdi. Mela Ğızo köye dönüşte bağa girer üzümleri torbaya doldururken, papazda o günde bağda kazma kürekle çalışarak iş yapmaktaydı. Bağa giren Malla efendi papaz efendi ile göz göze gelir. Belli bir samimiyetleri önceden vardı ve tanışıyorlardı. Malla Ğızo önce davranarak Keşe Efendiye merhaba der papaz ehlen we sehlen malla der. Papaz mala çoktandır seni görmedim, ortalıkta yoksun, nasılsın deyince malla gülmeye başlar. “Vallahi keşe efendi ben seni her gün bu bağda çalışırken, görüyorum.Bağın içine girip torbamı üzümünden doldurup gidiyordum. Seni işinden alıkoymayayım diye sana seslenmiyordum ve rahatsız etmiyordum. Deyince papaz ve Mala karşılıklı gülüyorlardı. Papaz (dı bılla vıllo be malla ) haydi öyle olsun malla efendi der.
Şimdi bizim davamızda biraz bu hikâyeye benziyor. Servet abimizi arıyor arıyorum ama o telefona bakmıyor.. öyle demi Servet abi.”
Servet Geçim “İnanın telefonu doğru kullanmayı bilmiyorum. Durum böyle olunca aramaları takip edemiyorum. Kusura bakma gözüm aradığını bilsem telefonu açmazmıyım Lahdocuğum. Keşe ile Mela Ğızo’nun hikayesine gülmekten kırıldım. Ağzına sağlık.”
Deyince “Servet abe şunu bilmenizi isterim. Dinlerimiz farklı olsada, bizler,sizler,Süryanisi,yezidisi,Kürdü o coğrafyada yaşayanlar uluslar farklıda olsa aynı şeye gülerler,aynı şeylere üzülürler.” Deyince Servet he vallahi öyledir dedi.
Lahdo Sağ “Servet abi kahvelerde oynadığın iskambil (pinikel) oyunu ile ünlü ve meşhurdunuz. Bu durumunuz bilinen bir gerçekti. Bu yazıdan sonra başka bir yönünüz daha keşif edilecek. Tarihi bir değerin, başka bir yönün idilde daha konuşulacak. O da çokların bilmediği Süryani tarafın ve yönün olacak. Bu yönün dilerde olacak belki bazıları sana (niw) yarı fılleh diyecek.
Pinikelci Servet tarihe karışacak, Süryani Servet yerini alacak. Her kes bunun sebeplerini merak edecek. Meşhur olacaksın deyince Servet ha vallahi doğrudur. Belki de başıma iş açacaksın. Canın sağ olsun gözüm, Röportaj yapmak isteyince seni kıramazdım. “Sağ ol abem ee o zaman insanları, fazla meraklandırmayalım. Ne dersin ben sizi tanıyorum ama sizi tanımayan insanlarda var, onlar için kendini tanıtabilirimsiniz.”
“Ben Servet Geçim, 74 yaşındayım. Öz be öz idilliyim. Aşağı mahallede doğdum. Yusuf Asfatun Alaçamların evinde dünyaya geldim. Aşağı mahallede büyüdüm.O evde emekledim,orda güldüm, orda üzüldüm,çocukluğumu yaşadım. Süryani kültürünü taşıyarak sokaklarda oynadım,yürüdüm. Bayramlarını kutladım, düğünlerini gördüm, kilisede çalan çan sesini dinledim, Süryanilerle arkadaş oldum, ekmeklerini yedim, yemeklerini paylaştık. Deyim yerinde ise Allahın kadar Aşağı mahalleliyim. Olmaktan gurur duyuyorum. Çocukluk hatıralarım bende derindir. Maziye hasretim var lahdocuğum. Tanıdığım eski Süryanilere gelince; Avrupa’dan idile geldiklerinde onları görünce, hem seviniyor hem üzülüyorum. Aklıma yaşadığımız yıllar geliyor.İçime bir kor ateşi düşüyor, bedenim adeta yanıyor. Gezdiğimiz bayramları, topladığımız renkli yumurtaları, sokaklarda oynadığımız oyunlar, kalbimde tüter,o günleri ararım, inan unutamıyorum.”
Servet”Biz Aşağı mahallede oturuyorduk.Kiliseye komşuyduk. Bayramlarda papaz efendinin bayramını kutlamaya giderdik, elini öperdik.” “Mırç mırç yaparmıydın” “İnan elini defalarca öptüm”
Lahdo Sağ ”Servet abim bölgenin tarihinde bu davranışta bulunanların arasında bir ilksin papaza karşı sergilediğin davranıştan dolayı ismin kilisenin tarihine geçecek insansın.”
Servet”Papaz efendi saçlarımızda elini dolaştırarak severdi, sevimli güler bir yüzle saçlarımızı okşuyordu, bayramlığımızı veriyordu.”
Lahdo Sağ” Servet abim bayramlarda papaz efendinin bayramını kutlarken, o kadar çocuk arasında seninle Kürtçe mi konuşuyordu.” “Evet Kürtçe konuşuyordu” Süryani din adamları olan Abune Saume,Abuna Yousef Dahuddenin ruhlarına rahmet diliyorum. Hazachlıların onlara minnet borcu var. Böyle insani, rabani hamuruyla yoğrulmuş dini liderler oldukları için.
Lado Sağ”Abim evinizde annen, baban, ablan Süryanilerle mesafeli olun diye tembihte bulundular mı? ne bileyim, bunlar Hıristiyan biz Müslümanız ilişkilerinize dikkat edin diye telkinleri oldu mu? “ lahdo yemin içerim olmadı. tabiî ki biz dinimizi örf ve adetlerimizi biliyorduk, herkes te bizleri bu konuda bilinçli biliyorlardı.” “servet abim, siz mahallenin tek Müslüman ailesi olduğunuzdan dolayı, ahali sizinle Arapça yada Süryanice diliyle mi konuşuyorlardı yoksa size ailenize, duydukları saygıdan dolayı Kürtçemi konuşuyorlardı.”
“ İnan herkes ailemizle Kürtçe konuşuyordu. Yani burada bir çoğunluğun tehakumu yoktu. Ama biz cocuklar, annemiz, bu lisanları öğrenmiştik. Ben hale Arapça dilini biliyorum.” “Servet abi sabah güneşinin doğuşu ile batışı arasındaki zamanlarda, gündüzleri Süryani gibi yaşıyordun, gece vakitlerinde,yataklarında, evin içinde musülman kürd idiniz demi” “Aynen öyle yaşıyorduk.”
Lahdo Sağ “Servet abim senden şunu gördüm. sen ( niw) yarı süryani, niw kürdi olarak gördüm. Seni bu yönden şanslı buldum. Nedenini anlatayım. İdil’de dini bayramlar iki taneydi. Süryani’de olsan Müslüman’da olsan yılda iki bayram kutlanıyordu. Servet abiye toto vurmuştu, yılda 4 bayram kutluyordu. Bayramların tadını çıkarıyordu. İki din mensuplarının gönlüne giriyordun.” Deyince Servet gülmekten kırılıyordu.”Lahdo bayram mevzusu nerden aklına geldi. Hey bin yıl yaşayasın.” “Abe biz Bedyabday Üniversitesi mezunuyuz, boşuna idil’de yaşamadık, okumadık.” “Servet abe sana insancıl bir soru sorayım, Süryani toplumun sokağında, evinde, düğününde bulundun. Şu Süryani kızı beğendim, yada şu kıza karşı kara sevdavaya tutulduğun oldu mu?”
Servet”İnan o duyguyu yaşamadım. Zaten bu duyguları o devirde normal yollarda yaşamak imkansızdı. İki tarafta da böyle idi, bu durum nedeniyle mesafeli davranıyorduk.Hepimiz de biliyorduk davranışlarınıza dikkat ediyorduk, gönül ilişkilerini tatile göndermiştik. Ama orta Mektepte katip olduğum dönemlerde, Süryani kızları arasında en güzeli Efrem Abenin kızı Begi kayardı. Sonra Midyat’ta gelin gittiğini duydum. öyle değil mi Lahdo… dur bir su içeyim” “ We ser dıle Xweş be afiyetu Sercan be keke servet, Abim o devirde İstanbul’da idim.Çok şeylere şahit olamadım. Güzellik olayında haklısın abi en güzel kızdı. Bu evlik öncesi ve sonrası filmlere konu olacak olaylar yaşanmış. Yaşanmışları ilerde makalemizde ele alarak okurlarımızla paylaşacağız.”
Lahdo Sağ” Geçmiş hayat ile şimdiki hayat arasında bir kıyaslama yaptığımızda neler diyeceksiniz.” Servet Geçim “ Bak Lahdo, Süryanili idil’de hayat daha anlamlı ve çekiciydi. İnsanlar daha neşeli,hür daha kıymetli idi. İnsalar arasında güven vardı. Toplumsal sorumluluk vardı.İstediğin saate kimin kapısını çalsaydın mutlaka o kapı açılır, ihtiyacına cevap verilirdi.O kalabalık insan topluluğu sanki bir aileydi, bir evde yaşıyordu, o kadar birbirlerine karşı sorumluydular.Karşılıksız bir sevgi ve güven vardı. Bu yaşam için çok önemliydi”
.Lahdo Sağ “Abim Süryaniler geçmişte toplumsal sorunlar yaşadılar. Yaşananların çoğuna şahid oldunuz. 64 hadiseleri ile ilgili neler söylemek istersiniz.” “64 Hadisleri dün gibi hatırlıyorum. O dönmede tepki vermediğimiz için vicdanen rahatsızız, çoğunluğa uyarak sesiz kaldık.”
64 hadiselerinden sonra mahalesine geri dönmemiş, komşularına mahcupluğunu göstermemiş, üzüntülerini taşıyarak yaşamış..
Lahdo ”Abım bütün arkadaşların Süryaniler idi. Eskiden (inhissar) dediğimiz bu gün tekel denilen Rahmetli Şıkro beyt el hori Külenin dükkanından papaz karası siyah şarapları rakıları götüne vurup yuvarlarken, Xıto Pusunç Topalenin kızı Şükriyenin ekşi kavunlarını rakıya meze yaprken, Kimseler sineğine bile dokunmuyordu. Bu gün böyle bir yaşantı idil’de mümkün mü sence?” “ Kolay bir soru değil ama bugünle kıyaslayacak olursak böyle bir atmosferin olmadığını söyleyebilirim, o zamanda çok gençtik gözüm.”
Lahdo Sağ” Eskiden, İdile ilgili hayalinizde kalan bir fotoğraf var mı” “Evimiz meğelenin yanındaydı. Süryaniler bağlardan aldıkları ürünleri bu alanda topluyorlardı. Seher vaktinde hareketlik başlardı. 20-30 Eşek,Katır getirilirdi,sebze ve meyveleri yüklerlerdi, kervanCizre’ye doğru yolla çıkardı. Kervan halinde Cizre’ye giden Süryaniler yüklerini Seyit Ahmede satarlardı yada teslim ederlerdi. Karşılığında sabun,şeker,yağ ve benzeri ihtiyaçlar alınırdı. O fotoğraf çok güzeldi, içinde heyecan,üretim,mücadele vardı. Birlikte yaşamak vardı.” “Demek ki idil’de o kadar üzüm vardı.” “İdil’in etrafı bağ ve bahçeydi, 1950-1960 yıllarında ben buna şahit oldum.”
Lahdo Sağ “Eski arkadaşlardan kimleri özledin abim.” “Arkadaşlarımın çoğunu özledim. Ama ilahi bir kaç isim söylemek gerekirse; Kerim Usta,İshak Sağlık,Tuma Behnan Külen, Melke Pule, Mansur Alaçam,Miğo Külen,Topal Behnan,Görgis Saçu,Yakup Baydar,Şükrü Güneş,Berber Samu Hına Lahdo asfatun,Lahdo Kayar,İsa Hand Pulge Hana Tumıka,Musa hımpış ilk etapta aklıma gelen arkadaşlar, özlemez olur muyum…”
İdilin geçirdiği toplumsal değişimden sonra farklı insan, farklı kültür, farklı din farklı millet ten gelen insanlar yerleştiler idile, Servet Geçim, geçmiş bir yaşam hikayesini anlatmaya çalıştı. İnsanların çoğu arkadaşlarını gençlik yıllarında bulur, kimi hayatın çarkında savrulur farklı diyarlara gider, kimi dökülür kimi gözlerden kaybolur, kimi de başka insanlara karışır unutulur gider.
Servet abim, Süryanili bir hayat içinde anılar biriktirmiş, bu anılarla ile hayatta bağlanmış, aziz idilimizi unutmamış, bizleri unutmamış, bizimde unutmadığımız gibi özünde kalmış, kötülüklerden korunmuş, arınmış saf, temiz, ruh haliyle bulduk onu. Geçmişe ayna tuttuk, dara çektik, yüzümüzü güldüren, hayaller çıktı. Sesin, ışığın hayatın kaybı olamayacağını gördük servet abimde…
Gönül taşla kırılmaz dedi derviş..ya ses tonuyla ya da söz tonuyla kırılır. Sesi halim olan insanı insanın unutası gelmiyor. Bunlar ruhumuzu, gündelik hayatın tozlarından temizliyor Servet abimin temizlediği gibi. Bütün temiz kalpler hayatınızda olsun. bir başka yazıda buluşuncaya dek …Bir kaç hasret dörtlülerin kucağına atalım kendimizi bakalım orada ne var.
Erkenden çaldı telefonum bakmadım bugün,
Oturdum seni yazdım ey Hazach,
Ben senin en büyük aşığın olabilirim,
Ben Kilisenin kapısında günlerce yatabilirim,
Ben Malla Alladinin minaredeki sesini gece gündüz dinliyebilirim,
Özal mahallesini, Alanya caddesini bilmem ama
Mor Gorgisi, Mor Şemunu gözüm kapalı bulabilirim.
Lahdo sağ
Güncelleme Tarihi: 13 Şubat 2021, 11:58
”Bir yanim Suryani bir yanim Cizreli” Makelenizi merakla, heyacanla okudum, hem guzel hem aci anilar döndu kafamin icinde. Cok degerli yazarimiz Lahdo Bey. Bazi seylerin hem guzeli hem acisi yuz yilda gecsede arada, insan unutamaz. Orta okul caglarinda, muslumani, hiristiyani, cizrelisi, idillisi hepimiz kardes idik, guvenlik ve mesafelik vardi hic bir arkadas kötu gozle bakmadi guzel oldugumuz halde. Degerli Lahdo bey. Sizin ve Servet agabeyin cok guzel bir Reportajiniz icin cok sevindim ve Saygi hurmetlerimi iletirim Servet abeye. Idilde dogup buyudugunu ve idillilerin syunu icip ekmegini yedi ama idillilere ihanet etmedi. Takdir edilecek en buyuk guvenlilik diyebilirim burda. Evet Idilde insanlar arasinda guven sorumluluk vardi. Idil gencleri namuslu, haddinde ve hic bir zaman zarar vermiyecek kadar durust. Amma velakin en yakinindan ummadigin bir tas basina vurulup buyuk bir yara olur. Hayatin ilk sillesini darbesini yersin, hayatini all ust eder. Ve o darbeden dolayi buyuk bedeller ödersin hayatinda. Bir seyi unutmiyalim. Bu gibi insanlar yaptiklari yanlisliklar vicdanlarini kemirecek ve rahat birakmiyacaktir. Ve suc ortaklari olanlar hic bir zaman kendilerini affedemiyecek ve kendi yaptigi hatalariyla bogulacaktir. Kim olursa olsun. Iyiki durust temiz guvenilecek insanlar dogruyu ve hak yerinde duran degerli arkadaslar var ve komsu oglu. Kalemin elin daima var olsun. Size ve ailenize buyuk mutluluklar temeni ederim. Sizin cesaretinize, akliniza zekaniza hayranim komsu oglu. Hosca kalin. Servet agabeye hurmet ve selamlarimi iletir ve bas sagligi dilerim.