İDİL’İN ESPRİ KÜLTÜRÜ - 2

İDİL’İN ESPRİ KÜLTÜRÜ - 2

            Sevgili Dostlar!

            Bilindiği üzere daha önce bu konuda bir yazı yazmıştım. Yazının gördüğü ilgi ve bazı okuyucuların devamını bekleriz şeklindeki taleplerini dile getirmeleri nedeniyle aynı konuda ikinci bir yazı yazmaya karar verdim. Tabi bu tür konuların şöyle bir handikapı var. Ben kendi çevremde meydana gelen olay ve esprileri biliyor ve yazıyorum. Oysa meselenin geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerekiyor. Onun için sizin de katkılarınızı bekliyorum.

            İsterseniz bu gün İdillilerin Cizreliler ile kurduğu sosyal aktiviteler üzerinden gidelim. Çünkü bu alanda bolca malzeme var. Muhtemelen bu yazıyı okuduktan sonra sizin de aklınıza gelecek hikâyeler vardır. Yalnız şöyle bir uyarı yaptıktan sonra örneklere geçelim. Eğer espriyi Cizreliler üretmişse kendi lehlerine, yok eğer İdilliler anlattıysa bu kez İdil veya köylülerinin lehlerine sonuçlandırmışlardır. Kırılmaca, darılmaca yok.

            Eskiden İdil’de Süryaniler çok iyi üzüm yetiştiriciliği yapıyorlardı. Ben İdil dağlarında gezerken, üzüm sıkma taşları ile karşılaşırdım. Bu bağların bizler tarafından talan edildiğini de dile getirelim. Neyse biz konumuza dönelim. Süryaniler bazen üzümlerini Cizre’ye satmaya götürüyor veya gönderiyorlardı. O kadar muhteşem üzümlerdi ki, bir Cizreli hayranlığını dile getirmek için; “Bakınız Allah bu üzümü ne güzel yaratmış” diyeceğine, “Bakın filah ne güzel yapmış” diyordu.

            Bir de Süryani Keşiş veya din adamları Cizre’ye gittiklerinde, Cizreli çocuklar peşlerine takılırlardı. Yine bu Keşişlerden biri Cizre’ye gidince, çocuklar etrafına dolanmaya başlamışlar. O da annemin dedesi Hacı Zorav’a sığınıp; “Beni bu çocuklardan kurtar ağa” demiş. Ağa cevap vermiş: “Hristiyanlığın (Filahlığın) yetmezmiş gibi bir de keşiş olmuşsun. Ben seni nasıl kurtarayım.”

            Benim de gençliğimde yaşadığım bir olay vardı. İdil’de gençler birden fazla futbol takımı kurar ve Süryanilerle birlikte “Mağale” denilen sahada maç yaparlardı. Cizre ile yapacağımız müsabakalara, Müslüman veya Süryani en iyi futbolculardan bir takım oluştururduk. Örneğin bizim takımda Kenedi Tutuş vardı. Cizre’de oynadığımızda ve top Kenedi’nin ayağına geldiğinde, Cizreli seyirciler kenardan futbolcularına bağırırlardı: “O kâfirdir, onun ayağını kırın.”  

           Eskiden “Safar” diye bir meslek vardı. Türkçe’de bu zanaat erbabına “Kalaycı” deniliyor. Kürtçe’de “Sıfr” bakır demektir. Bakır kap kacakların beyazlatılması anlamında kullanılan “Safar”lık mesleğinin ismi de bu Sıfr kelimesinden gelmedir. Mesleği bizim çevrede genellikle Cizreliler icra ederlerdi. Köy köy dolaşıp ahalinin tabak veya tencerelerini kalaylayıp, parlatırlardı. İdil’in köylerini gezen safarları ilk önce köpekler havlayarak karşılarlardı. Köylüler çıkıp; “Kimdir gelen” diye seslenirlerdi. Gelenler cevaben; “Safar u sane, xwepxwane”, yani “Biz saflarla köpekler, biz bizeyiz” derlerdi.

            Bafêli (Sulak) biri Cizre’ye gitmiş. Cizrelinin biri ile ticari bir konuda tartışmaya başlamış. Sonra iş kavgaya dönüşünce, etraftan Cizrelinin dört arkadaşı da kavgaya karışmış. Ama işin garip tarafı; Cizreli beş kişinin kafaları kırılmasına rağmen bizim Sulaklı’ya hiçbir şey olmamış. Cizreli yaşlı biri kendi hemşerilerine seslenip; “Bu nasıl iş arkadaş? O bir, siz ise beş kişi idiniz. Her beşinizin kafası kırılmış ama onun kafası kırılmamış. Bu nasıl olur?” diye sitemde bulunmuş. Cizreliler; “Amca bu Sulaklıların kafası demir gibi sert oluyor. Elimize taşı alıp, vurduğumuz halde kafası kırılmıyordu. Bunlar sert kafalıdır, vur vur kırılmıyor.” diye sert kafalılığımızı mazeret etmişler.

            Hêtmalı (Bu köy Güçlükonak’a bağlı ve Türkçe ismi Boyuncuk’tur) biri Cizre’ye gitmiş. Aynı gün dönemeyince gece Cizre’de kalmak zorunda kalmış. Gece vakti Cizre sokaklarında, kalacak bir yer aramaya başlamış. Ancak bu arada çok sıkışmış. Bir caminin tuvaletine giderim diye düşünmüş ama yabancı adam bir türlü camiye denk gelememiş. Dolaşa dolaşa bir hal olmuş. Artık altına yapacakmış. Şöyle karanlık mı karanlık bir sokağa denk gelmiş. Kimseler bu saatte beni görmez diye, şöyle bir avlu duvarının köşesine tünemiş, abdestini bozmuş. Bu arada sokağın başına ellerinde fanus (Eskinin el feneri) ile iki Cizrelinin geldiğini görmüş. Eyvah demiş, yakalanacağım diye endişe etmiş. Kalkıp toparlansa bile adamlar onu görecek ve çok mahcup olacak. En iyisi teprenmeyeyim de belki görmezler diye beklemeye başlamış. Gelenleri dinlediğinde kendi aralarında; “Sen köpekten korkuyor musun?” cevaben; “Hayır korkmuyorum, insan köpekten korkar mı?” diye konuştuklarını duymuş. Tamam demiş, bunların ikisi de köpekten korkuyor diye teşhis koymuş. Ellerinde fanus bulunanlar tam kendisinin hizasına gelince; “Havvv haaavvv” diye köpek taklidi ile havlamaya başlamış. Adamlar fanusu atıp, kaçmaya başlamışlar. Sokağın diğer başına kadar kaçmışlar. Biri diğerine; “Sana bir şey oldu mu?” diye sormuş. “Hayır olmadı, ya sana?” diye cevap vermiş. “Bana da bir şey olmadı ama fanus nerede?” demiş. Diğeri; “Boş ver fanusu, buradan hemen gidelim.” diyerek, oradan ayrılmışlar. Böylece bizim Hêtmalı kurtulmuş.

            Bir de işin Cizrelilerden yana kısmına bakacak olursak:

            Bir gün köylünün biri Cizre’ye gitmiş. Bakmış ki sokakta oynayan çocuğun birinin elinde bir altın var. Adam altına göz dikmiş. Şöyle usulca çocuğa yaklaşmış: “Oğlum elindeki nedir?” diye sormuş. Çocuk; “Hiç amca, bununla oynuyorum” demiş. “O zaman onu bana ver, ben sana para vereyim” diye bir teklifte bulunmuş amcası. Çocuk; “Hayır amca vermem” diye diretmiş. Adam ısrarcı olunca, çocuk adamın yüzüne bakarak; “Amca eğer eşek gibi zırlarsan sana veririm” demiş. Adam sağına-soluna bakmış, kimseyi göremeyince, bir kere zırlamaktan ne çıkar, karşılığında bir altın alacağım diye zırlamaya başlamış. Zırlaması bitince hemen çocuktan altını istemiş. Çocuk; “Amca mademki sen bir eşeksin ve bunun altın olduğunu biliyorsun, o zaman ben neden bilmemeyim.” diyerek kaçıp gitmiş.

           

Bir de benim bizzat yaşadığım evlere şenlik bir olay vardı ki nasıl anlatsam bilmiyorum. Bayramlarda Cizreliler Çarx u Felek diye bu günkü dönme dolabın prototipi, tahtadan bir düzenek kurarlardı. Ayrıca salıncaklar, at arabası ile gezinti ve çeşitli oyunlar olan bir alan oluştururlardı. Ramazan bayramında 3, Kurban bayramında 4 gün açık olurdu bu alan. Bütün çocuklar burada toplanır, eğelenirlerdi. Tabi ücreti mukabilinde. Biz de bir sene boyunca para toplar ve taksi parası ödeyerek Cizre’ye giderdik. Tabi bizim için taksiye binmek bile başlı başına bir olaydı. Altımızda şöyle kayıp giden bir otomobil olunca forsumuz 1500 olurdu. Bütün bunlar değil de acıktığımızda o alanda salçalı bir makarna satılırdı ve biz bu makarnaya para öderdik. Hem de bizden iyi para alırlardı. İşte bir sene boyunca para toplayıp, makarnaya ödeme yapmak hala bana çok tuhaf geliyor.

Kardeşim Nezir de at arabası ile Cizre gezintisine katılmış. Meğer arabacının ismi de Nezir imiş. Çocuklar at arabası hızlansın diye “Hak helal bê Nezir-Verdiğimiz para helal olsun Nezir” diye bağırıyorlarmış. Arabacı da atı koşturuyormuş. Bu arada caddeden geçen bir tır arabasının lastiğinin altından bir taş fırlamış ve mermi hızında arabacının başına denk gelmiş. Arabacı şöyle bir sersemleşmiş. Çocuklar hala “Hak helal bê Nezir” diye bağırıyorlarmış. Arabacı; “Çi hak helal bê. Seri Nezir bi tol- Ne hakkı helal olsun. Nezir’in kafası bir top gibi oldu.” diye arabayı durdurmuş.

      Evet dostlar, burada nihayetlendirelim. Ancak şunu ifade etmek isterim ki seviyenin düşmemesi için argo kelimeler barındıran esprileri yazmadım. Yoksa argolu çokça örnek var.   

  

                 

Güncelleme Tarihi: 23 Temmuz 2022, 23:07
YORUM EKLE
YORUMLAR
Fıllahe.  Be zıraw.  Bawe. Aryo
Fıllahe. Be zıraw. Bawe. Aryo - 2 yıl Önce

Kayseri yahudinin eşeği boyatıp bunu tekrar ilk sahibine satma sanatı .

Cizrelerin nüktelerini , gelawaji.lerini bir beceri ve sanatsal ritime dizayn ederek okuyucuya sunmak , eski İdil’i süryanilere satamazsınız . Olsa olsa İdil’e dışardan muhacir olarak gelenlere bakandır anlatabilirsiniz. Ama dediğim gibi biz İdil sahibi Süryaniler olarak bunu yemeyiz çünkü çoban güttüğü koyunu iyi bilir . Cizrelerin geçmişte İdil kültürüne , medeniyetine zerre kadar bir faydaları akıllarda kalmış her hangi bir aktivite leri olmamıştı olamazdı da çünkü ipini koparan yedi mahalle sürgünleri İdil’e geliyorlardı . Gelirken beraberlerinde getirdikleri ahlak geceleri sokaklarlarda Kürt’lerin olduğu mekanlarda ayak altında dolaşarak uçkuru açık Kalafatını omuzuna atmış , taşak kaşındıracak neçir peşinde idiler . Cizre’de papaza domates atarak suratını tanıdığımız kurban bayramlardaki , işkenceli mezbahalara çevirmek erdemlik değildir cehaletin yobazlığın danızcasıdır . Bunları pişkin pişkin anlatıp yazmak altında gömülmek istenen hakikat ezberlerden sıyrılma niyetin inkar Tutkusu her şeyin şakadan ibaret olduğuna inanmak ve inandırmak çabası geçmişte Süryani din adamlarına bu çileleri çektiren bir zihniyetin bu gün hala temsilcileri varsa şunu onlara sorayım

Var mı ayıbınız utanmanız !!
Var mı öyle hesap cedveliniz ?
Helalınız , haramınız insafınız , ayıbınız
Utanmanız , Kızarmanız , bozarmamız
Bir damla bereketiniz bir damla yağmurunuz yok geçmiş süryanili İdil’de
Esip gürlüyor gürültü yapıyorsunuz
Bütün bunlardan haberdar değilseniz

Baran kıçi
Baran kıçi - 2 yıl Önce

Sayın yazar ırkçılık ne zamandan beri espri oldu. Cizreli seyirciler kenardan futbolcularına bağırırlardı: “O kâfirdir, onun ayağını kırın.” siz burada espri görüyorsanız yazık size.

Baran kıçi
Baran kıçi - 2 yıl Önce

Irkçılık yaziniza o kadar sinmiş ki farkında bile değilsiniz. Egemen bir Müslüman diliyle anlatılan, katliamlara zemin oluşturan kültürün ürünleri ancak bu espriler olabilir Di.

Şükrü Külen İsviçre
Şükrü Külen İsviçre - 2 yıl Önce

Eski anıları anlatarak bugünkü zamanı karşılaştırmak, "hatıralara ve yaşanmışlara" hayat vermek demektir! Anlat be usta dikeğince anlat çünkü bizler böyle yaşanmışların çocuklarıyız. Özümüz budur, sòzùmùz Ìdil ve yaşantıları olsun çünkü onlar bizden kopan tarihi, parçalar/anlardır. Geçmişini bilmeyenin geleceğide olmaz, emeğine bin sağlık!
Gelim güzel Cizre toplum ve esprilerine, bunlar çoktur ve şunuda belirteyim, İdilin güzel ve iyi Cizrelileri vardı bunu itiraf edeyim benimde aslım Cizreli.
Tüm İdil ve Cizre insanlını selamlarım!..

SIRADAKİ HABER