1970’LI YILLAR BEYTZABDAY İDİL’DE : ORTA MEKTEP’TE  DURAN KIZ  BEGİ KAYAR

1970’LI YILLAR BEYTZABDAY İDİL’DE : ORTA MEKTEP’TE  DURAN KIZ  BEGİ KAYAR

1970’LI YILLAR BEYTZABDAY İDİL’DE

ORTA MEKTEP’TE  DURAN KIZ  BEGİ KAYAR

İnce sarı sabahlık, yakışıyordu, komşu damda, tahtta yatan güzelle. Yazın fidanlıklar da  gezerken, (Çeme  Hırdo)  dönüyordu Ğazele  Süryani  gençler, imreniyor, içten seviyor, ama telaffuz  edip  bir türlü diyemiyordu. “ Dı hayde gel, were, yaremi tazele. “

 Herkesin bir hikâyesi vardır, içinde sakladığı, kimseye anlatmamak üzere, kendil, zincir vurulmuş, rafa kaldırılmış, bir türlü dinlenilmeyen, kadir bilmez diye anlatılmayan, derin hikâyesine gideceğiz bu günkü makalemizde. Hafıza tazeleyeceğiz, gezeceğiz, bu ırzı kırık, dar, idil sokaklarında. İflas etmiş bir tüccar gibi eski borç defterlerini açacağız. İdil’de güzelliği ile ün yapmış,  Süryani, Kürt birçok gencin gönlüne girmiş,  yere bakmış, gönül yakmış,  saysam en az on Süryani gencini âşık etmiş, bunların hiç birine varmamış, bahtsızlıklar yaşayan idil’in İlk orta mektepli bayanı, kapı komşumuz olan Begi Kayarı makalemize konuk edeceğiz.

 Bizim toplumun, kendisine has kuralları var. Bir bayanın güzelliğinden bahsedilir. Divanlarda, cıvatalarde dilendirilir, konu olur ama kalıcı olsun diye kimseler yazmaz veya yazmaya cesaret edemez. Yarı Fılehi, yarı Kürdi adetlerimiz vardır. Yazılınca da herkes kendine göre bir şeyler yakıştırır durur. Biz, biraz kural dışı davranıyoruz gibi geliyor bana. Dört duvar arasında sıkıştırılan, makaleler, öyküler yazamam. Yazı ne kadar özgürse o kadar gerçekçidir. Eski İdil’in fidanlıkları arasında gezmeden, mağele sahanın karşısındaki küvel yamaçlarında, bir ağaca sırtını dayamadan, altında uzanıp, yanındaki kıza  kaçak bir cimcik atmadan, nasıl  eski sevdalardan bahsedilir. Öyle sevdalara dair iki kelamı, beyti olmayan,  geçmişte yangınlı aşklar yaşamayan, yazara rahmetli Kerim ustanın deyimi ile de hadde çarşıdan cıksın derim.

İnsanın eskiden kalan aşk kırıklarını hatırlatır, hatırlamakta kalmaz, bir cam parçası gibi saplar kalbine,  şu an mutlu olduğun bir hayatın içindeyken dahi. Geçmişi, hüznü, hissettirir sana. Vaftiz  ismi Tereza olan Begi ismi idil’de bir ilkti. Neyi çağrıştırıyordu bu isim, kimse merak etmiyordu. Merak edilen ise bu bayanın kime yar olacağı idi. Kürtler, kendisini 1960 döneminin sinema yıldızı olan Belgin Doruka benzetiyordu. Bu da bir nevi gizli olan bir iç güdü, beğeni ve ona duyulan hayranlıktı. Bundan bir kaç gün evvel idil’de idim. Hazin olan anıları yaşadım. Aklıma kimler gelmedi ki yazsam sığmaz buralara.

Kiliseye bir göz attım. Kasap rahmetli Siso Lecum’un evine baktım. Evin yıkıntılı halinde ne kadar sırlar saklıydı. Beceriler sıralıydı.Evin kebaniyesi olan Nısro teyzemin el emeği ile  nakşettiği, diktiği, İpek örtülü  yorganları, pencereden gözükmüyordu. Pencereler ardına kadar açık değildi artık. Düşündüm vay vay, lımıne dedim. Hadat Abdullahat Timurtaş’ın,  güller  yüzü  süslemiyordu  sokağı, devrana devrane ew çı devrane.

İdil’de kar dinmiş, incecik bir güneş sessizce geçip gitti. Bulutlar yön değiştiriyordu. Yasin Avşin mekanı, Melke Nise Gardende, içerdeki atmosfer, bir Süryani nostalji, geçmiş dönemleri yaşatılmaya çalışılıyordu. Büyük kadirşınazlık gördük Yasin kardeşten, başka bir kadirşınazlık, Esnaf ve sanatkarlar odası başkanı Nuri  Aykan kardeşimizden gördük. Melke Nise  mekanın yaşatılması için başta sahipleri olmak üzere biz Süryaniler destek  olmalıyız. Bu mekânda Beytzabday yaşatılıyor. Bu mekândan gece vakti dışarıya baktım. Işıkları sönmüş mahalle, her yer zindan çok karanlık. Bir ateş gibi yüreğime düşer gider, bu yalnızlık. Çıkıp bir gelseler bana sürpriz yapsalar, meğelleden geçseler eski Süryani  güzelleri, yüreğime ışık yaksalar, çekilmiyor bu yalnızlık diyensim geldi.

 Göründüğü gibi  hafıza kolay kolay yok olmuyor, zamana sığmayacak kadar yaşar yıkılanlar. Söz olur, ses olur, resim olur, hep yaşar. Bundandır ki, Beytzabday’den bahsedilirken daime yüzlerce yıllık hafıza mekan olur ve yaşar.

  1970’ lı yıllar idil’de İlk Orta Okul

1970 yıllarda ilk 0rta okul idilde açılınca Süryaniler arasına bir ilk olarak ailesi, onun kaydını Ortaokula yaptırdı. Onunla birlikte bazı Müslüman aileler de kızlarını okula kaydetti. Bunların başında Suzan Sönmeztürk, Fidan hocanın ablası, Esteli Ziraat Bankası Müdürü Emin Erdemin kızı Muala, Esteli Arzuhalci Şehmus Uğurelli’nin kızı Emine hatırladığım kızlardı. Süryaniler arasında malum Efrem Kaya’nın kızı Begi Kayar kayıt yaptırmıştı. Daha sonraki yıllarda Ortaokul hademesi Yusuf Yalman’ın kızı Sabriye kayıt yaptıranların arasına katıldı.

O devirde kızlar yaşları kamıl olmamasına rağmen, gözlerimiz onlara, kamil bir bayan gözü ile bakılıyordu. Pantlonlu olunca vallahi bu tamamdır diyorduk. Hemen “Anne bunu bana acele iste diyorduk.” Sevmiş,sevmemiş, vız geliyordu. Bu yıllarda, kızlar çarşıya pantlonla çıktığı yıllardı. Evvelinde, çoğu entari ve fistan giyiyorlardı. Şairin deyimi ile; Dördünde güzelliği hamre şekerine benzer, On beşinde güzelliğin çağıdır. Onaltı da gören aklın dağıdır.

Sarı kumral saç üzerine giyilen, bazen koltuk altına taşıdığı okul şapkası ile çıkarken İdil çarşısını alt üst ediyordu. Yaşantı tarzı İdil’de ki Süryani’ye göre değildi. Yabancı biri gibi davranıyordu. Bir subay ya da memur kızı gibi davranıyordu. Süryani gençlere bir üst perdeden bakıyordu. Tilki’nin dönüp dolaşıp, sonunda kürkçü dükkânına geleceği aklına gelmiyordu. Zamanın şartlarına göre en şık giyinendi. Ufak tefek boyu, mavi mini eteği ile yapışkan çamurla örtülü sokaklarında bata çıka yürürken, başının üstünde duran şapkasının altındaki kumral saçları, boynuna doladığı eşarpla, güzelliğine katığı güzellikle sokakların, İdil çarşısının altını üstüne getiriyordu. Güzelliği ile ortalığı yakıyordu. Yangınlar estiriyordu. O devirde öğrencilerin şapka giyinme zorunluluğu vardı. Şapkayı giyen ayrı bir değer kazanıyordu. İnsanlar onlara gıpta ile bakıyorlardı. Şapkaların ilginç tarafı hem erkekler hem kızlar takıyorlardı. Kız öğrencilerde Siyah önlük, beyaz yaka ile birlikte aksesüvarlerini şapka tamamlıyordu. Çarşıda, pazarda, sokakta öğretmenleri ile karşılaşan öğrenciler ciddiyetle kendine çeki düzen vererek selam veriyorlardı. Öğretmen lütuf ederse alırdı selamı. Rahmetli arkadaşımız Ümit Geçim bu kuralı en iyi uygulayan öğrencilerdendi. Nur içinde yatsın.

  Özel ders öğretmeni

Begi hanımın anlattıklarına göre, ortaokulda matematik derslerinden pek başarılı değildi. Matematik’ten düşük not alınca, ailesi ona özel ders verecek birisini aradılar. Akla ilk gelen, Ortaokul öğrencisi, sınıfları iftiharla geçen Hanna Karanfil geldi. Hanna Karanfil, uzaktan uzağa Begi hanıma bir duygu bağı vardı. Ama bugüne dek duygularını Begi’ye karşı dile getiremiyordu. Davranışları, terbiye sınırları içerisinde, çekingen ve mütevazı, duygularını koynunda taşıyordu. Ne derseniz deyin özel ders teklifi Hanna’yı heyecanlandırdı. Ne demek Begi hanımla diz dize, göz göze gelecek bir odanın içinde aynı havayı solacak. Ne demişlerdi, “ Körün istediği bir göz Allah vermiş iki göz.” Özel ders başlar. Hanna akşamları Begi’nin evine gelir. O devirde evlerde öğrenci masası ve sandalyesi ne gezerdi. Ulu ortada oturulur ders çalışılırdı. Hanna öğretmen, Begi Öğrenci, Begi aldığı özel ders sayesinde matematiğini geliştirmesine geliştirirde ama Hana bir türlü ilgisini söyleyemedi Begi’ye.lan güzelden ben de anlarım. Bu yeşil gözelere bir bak. (Ber mal dermene) diyemedi. Vallahi diyemedi.

Belki kapının önünde uzanan tiksindirici, siyah kıllı fino köpeğinin gazabına uğradı.(Başka bir zaman etrafınca malum bu siyah kıllının olayını anlatacağım.Faili kibrit kutusundadır. Kurtulması zor.)

Begi ailesinin isyanı; Biz kızlarımızı İdil’i Süryanilere vermeyiz. Gerekçe neydi? Begi hanımın ailesi Süryani Katolikti. İdil’in ekseriyeti Süryani Ortodoks’tu. Diğer dinlerde olduğu gibi mezhepsel ayrışma söz konusuydu.Papaz olan rahmetli dedesi  Cercis Kayar 1940 yıllarında İdil’i Süryaniler tarafından, komünizm propagandası yaptığına dair şikâyet edilir. Hakkında soruşturma başlatılır. Devrin hapishane sorumlusu Mustafa Efendi, evine gelir, bütün kitaplarına el koyar. Kendisini alırlar, çarşının işinden geçirirler, soruşturma için karakola getirirler. Yapılan soruşturma neticesinde bir şey çıkmaz, kitaplarda dini kitap olduğunda bir zorun olmaz. Bu Papaza büyük bir iftira idi. Abune Cercise karşı yapılanları babamdan duymuştum. Bilgileri o vermişti. Geçenlerde İdil tarihçisi olan öz dayım Mihayel Hannuş la  bu bilgileri teyit etmek için sordum. Bilgilerin hepsinin doğru olduğunu söyledi.

1960 yıllarında Abune Cercis Kayar öncülüğünde bir Süryani Katolik kilisesini inşa etmek isterler. Bizim evin bitişiğinde kilisenin temeli atılır. Gene aynı kirli olan zihniyet harekete geçer. Kilise inşa etmek yasak olduğunu fırsat bilerek şikayet ederler. Kilisenin inşası durdurulur. İftira üstüne iftira atarlar bu aileye. Bunlar Müslümanlar değildi. Şereften namustan nasibini alamayan kişilerdi.İşte bu sebeplerden dolayı Begi hanımın ailesi İdil’i Süryanilere mesafeliydi, kızlarını vermeyeceğini söylüyorlardı.

Babası Efrem Kayar telkinini yüksek perdeden yapıyordu. Neticede Begi böyle bir evde ve atmosferde büyüdü. Onu seven onlarca Süryani’ye karşı mesafeliydi. Çünkü ailesinin tutumunu biliyorlardı. Onları kıramazdı. Babasına düşkünlüğü had safhadaydı. Bir yerde de çaresizdi. Güzeldi. İsteyeni çoktu. Cesaret edipte aileden isteyemiyorlardı. İdil’i bir Süryani talibi çıkmıştı. Cüneyt Arkın kadar uzun boylu ve yakışıklıydı. O zamanlar elde radyo taşımak modaydı. Radyosunu eline alır, Erzurum radyosunu açar, İspanyol paça pantolonu, beyaz ceketi, kıvırcık saçları elinde radyosu Begi’nin gittiği okulun etrafında dolanırdı. Dolanır dururdu. Bagi ablam nazlıdır, havalıdır, uzaktan durumu inceler, hayaller kurar onun hakkında, konuşurlar, bakışırlar, gizli gizli mektuplaşırlar.

 Nezir Konutgan kardeşimiz posta hanede çalıştıkları için, mektuplar onun vasıtasıyla Begi’ye ulaşıyordu.Bir gün Nezir mektubu evde kuyun başında Begi’ye tam teslim edecekken annesi görür. Durum ifşa olur. Annesi Begi’yi uyarır. Bu iş olmaz, aile bize göre değil. Bunu bilmelisin der. Begi çaresiz babaya bakar. Babanın evde fazla lafı geçmiyordu.Dizginler annenin elinde olunca, son sözü de anne söylerdi.Baba”Rabe rune başka bir şey yok.”

İDİL’E SIĞMAYAN GÜZELİK MİDYAT YOLUNDA

İdil Belediyesinde o dönemde çalışan Şabo adında Süryani, Midyatlı, elektrikçi olan bu şahıs vardı. Begi’lere komşuydu. Kayar ailesini yakından tanımaktaydı. Şabo’nun hanımı Begi’nin güzelliğini görünce etkilenir Almanya’da olan akrabasına tavsiye eder. Begi’nin görücüleri gelirler. Damad adayı Begi’den 20 yaş büyüktür. Kibar, dürüst bir beyefendi idi. Ziyafet için masa kurulur, şarap ve mezeler getirilir. Muhabbet başlar. Elektrikler kesilse de bazen, Begi’nin ihtişamlı güzelliği etrafı aydınlatıyordu.

Bir anı geldi aklıma. Anlatmadan geçemem. Rahmetli Gorgis Cıma Pugar, hoş şakacı bir insandı. Annesi “Oğlum Gorgis, bütün İdil’lerin evinde elektrik var bir bizde yok, neden bir çare bulmuyorsun “ deyince, Gorgis “ Yade elektrik bize niye lazım ki, rahmetli hanımı Naime teyzeyi kastederek “Anne Naime’nin yüzü bütün evimizi aydınlatıyor, öyle değil mi anne.” Anne gülerek “ Vallah doğrudur.” Dedi

Gecenin ilerleyen saatlerinde annesi Begi’yi çağırır ve söyler “Bak kızım bunlar seni istemeye gelmişler, evet dersen Almanya’ya gideceksin unutma.” Begi uzatmaz adama bakmadan annesine “Anne hep senin dediğin olmadı mı, bugünde senin dediğin olacak.” dedi. Kahrolası aile geleneğine, aşk yok, sevgi yok, mecburi boyun eğmeler, suya düşen hayaller, çaresizlikler, biten ümitler çemberinde gelenlere evet denildi, alkışlandı, çekilen tililerden mahalleliler yatırılmıyordu. Bizim eve 50 metre mesafedeydi. Sevinçleri bizim eve kadar ulaşıyordu, işitiyorduk. Urfalı şairin dediği gibi, “Hayro gelin seni vermişler Midyat eline, Midyat kurban olsun senin gibi geline.”

 BASİT BİR MİNİBUS İÇİNDE YANGINDAN MAL GİBİ KAÇIRILAN BİR  GELİN.

İdil çok gelinler gördü. Kimi atlı, kimi yaya, elleri kınalı, duvaklı damadın evine giderlerdi. İdil ilk defa böylesi ucuz, kıymetsiz, sönük bir gelin uğurlamasına tanıklık ediyordu. Ortalıkta sessizlik hâkim. Gideceğini duyan gençler üzgün mü üzgün.  Gelinin, gelinliksiz duvaksız olması herkesi şaşırttı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Bilmeyen bilene soruyor, neden böyle diye. Nihayetinde evlilik söz konusu, gelin Almanya’ya gidiyor. Her nedense Begi hanımın ailesi üzerinde sanki büyük yük inmiş havası vardı.

Son kez İdil caddelerine bakarak ( Sebra dilemin hebu hebu vallahi hebu diyemeden ayrılıyordu.) Kafese sokuldu kendi yolunda yürümeden başka diyarlara gönderildi. Bu evliliğin fazla sürmeyeceği dedikodusu İdil’de çabuk yayılıyordu. Söylentiler almış başını gidiyordu. Biri  damada sihir yapıldığını, falekens kuşunu bağlamış derken, Begi ailesiyle birlikte Almanya’dan izine geliyorlardı. Adam benden bu kadar deyip Begi’yi İdil’de bırakıyordu.

Daha sonra anlatılanlara bakılırsa Begi’nin ailesinin ideasına göre adamda, Boşanma gerçekleşir. Begi bütün olanları, dünü, o günü yanık ve güzel olan sesiyle iki dağın arasında kalmışım, bülbül gibi daldan dala konmuşum. Anne beni bir kötüye verdiniz, günahıma girdiniz türküsünü İdil’de moda yapar. Bizlerde arada bir söylemeye bakarız.

Bunalımlara düşen bu idil dilberi, idil’den kaçmamanın yollarını aralar. 1978 yıllarında idil’den ayrılır İsveç’e gitme niyetiyle yola koyulur. Bir şekilde İsveç’e ulaşır. Ablası Azize’nin evinde kaçak olarak kalır. Bir gün polis kaldığı eve baskın düzenler. Yakaladığı gibi sınır dışı edilir. İsviçre’den, İsveç’e girmişti tekrar onu oraya gönderirler.

Seyde gösterişler ona sahip çıkarlar, misafir ederler. Orada da bile bazı tanıdık, arkadaşlar ona talip olurlar, evlenmek için teklifte bulunurlar. Ama kendisi sevmediğim birini almam der. Sonra tekrar kaçak yolarda arabayla İsveç’e götürülür. Yorgun düşmüş, karizması çizilmiş, iki cente muhtaç duruma kalmış. Yok artık o yürek hoplatan Begi.Enişte evinde kaçak kalmak kolay bir iş değil. Bir gün eniştesi  bir arkadaşını getirir tanıştırır. Begi yorgun düşmüştür artık, sağlıklı düşünemiyor istediği adam olmasa da onunla evlenmeği kabul eder. Güzelliği ona bela olur adeta kıskançlıklar, bastırmalar, eziyetler üst safhada. Boğuşmalar, itişmeler derken boşanmaya karar verilir. Boşanırlar.  Acıyla yoğrulmuş bu kadın, artık hayata dik dursa da eziyetler, travmalar ve mutsuzluklar vücudunda ve ruhunda her zaman var olacaktır. Kötüye düşmüş, gönlü kırgın, sevdiğinden etmiş buna rağmen azmini ve mücadelesini kaybetmeden hemşire okuluna giderek hayatına baş hemşire unvanıyla devam ediyor. Dünyada sürgün güzeller güzeli Begi hanım, gençlik yıllarımın, bir çok anılara eşlik etmesi ve bu güne kadar ki yaşamıma, yoldaşlığı nedeniyle bende yeri hep ayrı  olacak.

Gençlik hayatını yazmak istedim. Yazarken duyduğum heyecan, keyifye hüzün okurlar da duyumsa bilir. Begi hanımın Şefkat dolu kalbin içinde hazinliği, yarayı gören, bilenlerdeniz. Âşık Seyrani deyimi ile  “ Sakla sen anlat, gizlenmiş mecazlardan yamaçlardan geldim. Sana acınla bitmiş bir serüveni yazmak kolay değil onca zamandan sonra.”

 Başka bir yazıda buluşuncaya dek. Bakalım  şaiir ne demiş?

Bir başıma kaldım,  ben bu dünyada.

 Sürmedim sefasını, geçti  devranım,

Yanık şiirlerde buldum dermanımı,

Yuvam darmadağın oldu olalı,  etrafıma bakar, bakar  ağlarım.

Söz: Havanur Ulaş Bilge

Lahdo sağ .

Güncelleme Tarihi: 26 Mart 2022, 23:18
YORUM EKLE
YORUMLAR
Daniel Gilerman
Daniel Gilerman - 3 yıl Önce

Dear Lahdo,

Great appreciation for writing about and presenting the life and story of my mother and role model, Begi, of whom I am so proud. May the Lord bless you and always lead and give you the wisdom to perform the works you are.

Dani

Ali AYGÜL
Ali AYGÜL @Daniel Gilerman - 3 yıl Önce

Daniel ve Begi;
Lahdo Sağ çok takdir ettiğim öğrencim Begi Kayar'ın yaşam öyküsünün bir bölümünü okuyunca 1967 - 1970 yıllarında İdil ve İdil Ortaokulu'ndaki mücadele dolu yılları anımsadım. O yıllarda öğretmenler de, öğrenciler de hep birlikte çok heyecanlıydık.
Daniel annen Begi İdil Ortaokulu'muzun hem ilk kız öğrencilerinden biriydi hem de çok başarılıydı. Annenin seni özgüvenli bir genç olarak yetiştirdiğini görüyorum. Bunun için de çok mutlu oldum.
Lahdo Sağ'ın yazısıyla
ilgili yaptığın yorum bence harika. Sevgili annen seninle gurur duymakta çok haklı.
Değerli öğrencim Begi; İdil Ortaokulu'ndan sonra eğitimini sürdürerek hem güzel bir meslek edindin, hem de gurur duyduğun oğlun Daniel'i yetiştirdin. Ben de seninle ve Daniel'le gurur duyuyorum. İkinizi tebrik ve takdir ediyorum. Yaşamınız boyunca hep beraber sağlık, huzur, mutluluk ve esenlik için bir yaşam sürdürmenizi diliyorum.
Sevgiyle kalın!

Begi
Begi @Daniel Gilerman - 3 yıl Önce

Canim oglum.seninle gurur duyuyorum senin benile gurur dydugun gibi. Senin Lahdo beye yazman,senin ne kadar anlayisli,gurulu,sahsiyeti olan,dogrularin yaninda duransin.Lahdo bey komsu oglu basimizin taci gurur dyulan ve cok durust bir insandir.
canim oglum seninle ve kardeslerinle gurur duyan ve mutlu bir anneyim.
hurmet ve saygilarimi komsu ogluna ve tum yorum yazan arkadaslara saygilarimi sunuyorum.

Hanna Karanfil
Hanna Karanfil - 3 yıl Önce

Her zaman ve okuyucu herkesin tekrar tekrar yazdığı gibi, Yazarımızdaki yetenek doğal Allah vergidir. Evet araştırıyor, zaman harcıyor, ama bu edebi eserleri kompozite etmek, okuyucunun duygusal hislerine dokunmak ve bu hisleri yeniden su yüzüne çıkarmak yeteneği ancak bu şekilde açıklanabilir. Bunun yanında doğruluktan şaşmayan cesareti ile her zaman akıcı eserler yaratabilir.
İdil'de ortaokul açıldığında bir devrim yaratmış ve ilçemizde sevinçle karşılanmıştır. Okula ilk yazılanlardan 3. sıradaydım. O heyecanı keşke tekrar yaşasaydık. Eğitimimiz hem yarı yolda kalmamış olmadı, en önemlisi öğretmenimiz ve Müdürümüz Ali Aygül gibi, Hüseyin Çalışkan gibi sayı olarak az, fakat kaliteleri çok öğretmenlerimizin olması ayrı bir güzellik katıyordu.
O yıllarda kapalı sosyal cevre ve kapalı ekonomik koşullarda İdil'deki yaşam devam ediyordu. Devlet bize elindeki olanakları kullanarak eğitimin O zamanki ikinci aşamasını sağladı. Ortaokul ilk mezunları olarak kıt olanaklarla devam ettik. Bugün kimi emekli, kimi daha çalışmakta olan doktorlar, avukatlar,öğretmenler ve çeşitli kamu ve özel alanlarda çalışanlar olarak yetiştik, Ülkemize hizmet ettik.
Herkes bilir, bizim zamanımızda bugünkü olanaklar yoktu. Yazarın ima ettiği gibi aşık olmaktan başka lüksümüz de yoktu. Ama sevgimizi hep içimizde saklardım. Çünkü sevmek ayni zamanda ürkeklik ve çekingenliktir. O dönemin koşullarında ebeveynlerin kararı kesindi. Begi Hanımın ailesine ulaşmak, hele hele kız istemek ne haddimizeydi. Bu aileden İdil tarihinin ilk mühendisi çıkmıştı. Dolayısıyla elit bir aileydi. Evlerinin önünden geçmek bile nabzımızın 200'e çıktığını hissederdik. Her gencin aşık olduğu bir kıza ilanı aşk yapmak kolay değildi. Bazıları denemek istediysede sonları hüsran oldu.
Hayatta unutamadığınız ortaokul öğretmenimiz Ali Aygül'ün dediği gibi; belki bu makale ailelere örnek olur, iyilik yapiyoruz mantığıyla ne acı sonuçlar yarattıklarını görürler.
İdil Haber ekibine başarılarının devamını dilerim. Saygılarımla.

Ali AYGÜL
Ali AYGÜL @Hanna Karanfil - 3 yıl Önce

Değerli öğrencim Hanna Karanfil özenle yazdığın yorumunu okudum ve her zaman olduğu gibi çok duygulandım. İdil Ortaokulu'nun ilk mezunları harika öğrencilerdi öğretmenleri olarak onlarla gurur duyuyorum. Ortaokul öğrenimlerinden sonra da her biri alanlarında başarılı ve İdil'li gençlere de örnek oldular.
Lahdo Sağ ve İdil Haber birlikte İdil Kültürü için katkılarını cesurca bıkmadan, usanmadan okuyucularıyla birlikte sürdürmeye devam ediyorlar. Bu çabalar övgüye değer. Bu yolda emek veren herkese sonsuz teşekkürler, selâm, saygı ve sevgiler.

Ali AYGÜL
Ali AYGÜL - 3 yıl Önce

Lahdo mesajını alınca çok sevindim ve hemen gönderdiğin linkde "1970’LI YILLAR BEYTZABDAY İDİL’DE : ORTA MEKTEP’TE DURAN KIZ BEGİ KAYAR"
yazını görünce hemen okumaya başladım.
Doğrusu okudukça Begi'nin çocukluk ve gençlik yıllarındaki yaşamını ve sonrasını öğrenince de çok üzüldüm. Meğer benim kızım ve öğrencim neler çekmiş. Yüreğim yandı, içim acıdı. Bütün bunları ilk kez öğrendim. Belli ki Begi kızım çok büyük sıkıntılar çekmiş.
Gelenek ve görenekler yüzünden gençlerimizin acılar çekmesi, yaşamlarının karartılmış olması maalesef hâlâ sürüp gidiyor. Umarım yazdıkların yaygın biçimde okunur ve aileler "güya gençlerinin iyiliği için" gençlerin hayallerini yıkmamalarına vesile olur.
Mem û Zin, Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem ... benzeri pek çok destansı acıları gençlerimizin yaşamamasını diliyorum.
Lahdo Sağ çok dikkatli ve naif biçimde kimseyi kırmamak ve üzmemek için yazmaya gayret ettiğin anlaşılıyor. Yine de önemli bir sorunumuzu yazma cesaretini ve duyarlı davranışını çok takdir ediyorum. Sağolasın, emeğine ve yüreğine sağlık.

Begi
Begi - 3 yıl Önce

Değerli Yazarimiz Lahdo Bey. Her zaman olduğu gibi yorumlarimi geç yazmakta caliskanim, ama geç olsun temiz olsun, tipki 50 sene sonra gerçeklerin ortaya çikmasi ve bazi seylerin aydinlanmasi gibi. Hiç bir ot tasin altinda kalmaz. Bunda ne demek istedigimi, yakinda baska yazida anlasilaçak. Doğruda ve hak yolunda kalan hiç bir zaman yikilmaz, yenilmez ve yilmaz. Rab haksiz yalançi insanlari görur ve çezalari ağir olaçaktir.
Merhaba Idil haber ve değerli yorumçulari. Gençlik yillarimdan, bana yagene guzel bir hatira ve deger olarak kalan kapi, dam komsum Lahdo Sağ’in benim gençlik yillarima gidip, doğrularda kalarak beni taniyan, tanimiyan insanlarla bulusturmak, hüzünlu olarak geçen yillarimi sevinçe, mutluluğu dönüstürdü. Sizin yorumlarinizla Lahdo Sagi doğrulamaniz, bize saygi, sevgi sermeniz butun olumsuzluklari unutturuyor insana basta. Devrin orta okul müdürümüz sayin Ali Aygül olmak uzere gençlik yillarimla ilgili daha fazla bir sey yazma geregini duymuyorum. Hürmetlerimi sunarim öğretmenim.
Yazar hepsini noktasindan virgulune kadar yazmis. Doğruda kalmis her zaman gibi. Iste güvenebileçeğin insan böyle olur. Kara günde dost belli olur.
Gözlerden, gönüller’den uzak değim yerindeyse kayip olmus unutulmus biri iken Lahdo beni tekrar tekrar, hafizalara geri getirdi. Değerler katti elimden tuttu sizlerle bulusturdu.
Ayni zamanda tekrar eski Idili bize yasatti. Bunlar hiç bir zaman parayla alinmayan degerlerdir. Sana minnetarim ey degerli Lahdo Sag. Ve çan dostlar yorumcular. Kiymetli idil haber çalisanlari sizin sahifelerinizde beni misafir ettiniz. Benim için gurur verici ve çok tesekür ederim.
Burda başka bir konuya değinmek ve sizlerle paylasmak isterim degerli dostlar. Oglum Daniel matematik öğretmeni olarak çalisiyor, oğlum Daniel a. Benim degerli matematik öğretmenim Hanna Karanfil okulumuzun en cok calişkan öğrencisi oldugunu ve bana ders verdigini, bana matematigi sevdirip başarili olmama yardimci oldu. Çok teşekur ederim. Hurmet ve saygilarimla öğretmenim.
Bir zamanlar bana mani olunmus, hayellerimdeki öğretmenlik mesleginden mahrum edilmis, hayellerimi söndurmus en yakinlarim. Ama matematik meslegini seçerek, benim hayallerimi gerçeklestirdi canim oglum Daniel. Cocuklarimla gurur duyar ve çok mutlu bir anneyim. Allahima her zaman şükürler ediyorum.
Sana en buyuk basarilar, ellerin dert görmesin, mutluluklar, iyi sihhatler değerli komsu oğlu Lahdo. Başka yazilarinizi merakla bekleriz. Göruşmek üzere. Allahim seni korusun.

Ali AYGÜL
Ali AYGÜL @Begi - 3 yıl Önce

Begi, çok değerli kızım; güzel yorumunu okuyunca seninle yine gurur duydum. Canım dediğin oğlun Daniel'in matematik öğretmeni olması beni ayrıca çok sevindirdi ve mutlu etti. Ben de Daniel'in yorumunu okuyunca senin gibi genç meslektaşım Daniel'le gurur duydum. Daniel yorumunda "Sevgili Lahdo, gurur duyduğum annem ve rol modelim Begi'nin hayatını ve hikayesini yazıp sunduğun için çok teşekkür ederim." diye başlamış. Bu harika özgüven ile anne oğul arasındaki sevgi ve saygı bağı içimi ısıtırcasına sevindirdi. Begi, oğlunun rol modeli olmuşsun. Zorlu bir yaşam mücadelesinde ayaklarının üzerinde cesurca durabilmişsin, eğitimini sürdürebilmişsin hem de çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmeyi başarabilmişsin.
İdil Ortaokulu'nun ilk kız öğrencilerinden Begi Kayar olarak bugün de İdil Haber'de yazarak İdil Kültürüne özgüveninle katkıda bulunuyorsun.
Seni tebrik ediyorum ve çocuklarınla birlikte hep mutlu olmanı diliyorum.

Abdurrahman Baran
Abdurrahman Baran - 3 yıl Önce

İdil'in sosyal hayatında ilgi çeken ve herkesin kendi cephesinde aşık olduğu ama onun haberi olmadığı gibi mezhep uyuşmazlığı nedeniyle İdil'li Süryani gençlerin muradına ermediği 1970 yılların güzeli Begi Kayar'ın hayat hikayesi hepimize ders olacak niteliktedir. Bayan cinsinin aramızda dolaşması gençlerimizi bayağı heyecanlandırmış ve peşinde sürüklemiş. Lahdo abe'nin o döneme şahit olması, hikayeyi günümüze taşıması güzel bir iştir. Yazdığın işin teşekkürler Lahdo abe. Hangi dine mensup olursak olalım muhafazakardık. Sistem bizi kendi alanına alırken, yapmamız gerekeni de gösteriyordu. Bu gösteri okulda başlıyordu. Kızlarımızı fazla okula gönderemiyorduk. Çok az kızımızı gönderiyorduk. İşte onlardan biride Begi Kayar'dı. Begi çok idil'i gencin gönlünü fethettiği görünüyor. Bu durum her toplumda vardır. Bizim toplumdaki durumu da Lahdo abe yazdı. Teşekkürler tekrar.

lahdo sağ
lahdo sağ @Abdurrahman Baran - 3 yıl Önce

abdurrahman baran tereddüt etmeden .yazı yazma imkanı sundu.onun hoş görü ılımlı kadırşınaz
üslübünün ,ürünü olan idil haber gazetesi , sayesinde çok fazla şey kazandım teşekkürler editör

Teodora Nduka
Teodora Nduka - 3 yıl Önce

Very beatiful story about my lovely mother. We are so proud over you our wonderful mother. You are a strong and a wise women. We love you so so much.

Begi
Begi @Teodora Nduka - 3 yıl Önce

canim biricik kizim. Yanimda ve en buyuk hazinelerimsiniz sen ve kardeslerin. Degerli Lahdo sag yazdigi makeleye yorum yazmaniz buyuk bir gururdur benim icim.canlarimsiniz. Dert kupu olan anneniz sizin icin hayata baglandi ve Rab ayakta kalmaya yardim etti. Dogrular yikilmaz. Ama yalanciar kallesler elbet bir gunleri gelecek. Yine saygi ve hurmetlerimle hosca kalin.Baska bir yazida görusmek uzere.kalemin ellerin daima var olsun komsu oglu.

Yasin avşin
Yasin avşin - 3 yıl Önce

Çok güzel bir yazı olmuş. Okurken duygulanmamak elde değil, heleli o dönemi hatırlayan,hafızasında diri tutan bir yazardan dinlemek bambaşka bir duygu. Bizler hem eğitim hayatımızda hemde sosyal yaşamımızda bizlere etki edecek yakın coğrafyamızdan hikayeler ve makaleler okuyamadık. Tarihimiz ve kültürümüze uyarlı,okumaya başlayacak bizi kendi serüvenine kaptıracak ,bir hikayemiz şiirimiz olmadığı İçin hep Anadolu’ya ,ve diğer bölgelerimize uyarlanmış şair ve şiirleri okuduk .ve haliyle bizim için fazla bir maneviyat oluşturmadığı İçin unuttuk .okumak içinde devamlılık getirmedik. Ama son dönemlerde bakıyoruzki içimizden birileri bizim duygularımızı ifade edecek tarihi, kültürel ve sosyolojik yapımızı barındıran makale, yazı ve şiirler yazmaya başladı.Bu bizim ve gelecek kuşaklarmıza bir ilham kaynağı olabileceği umudundayım. Cesaret ve Erdem kaynağı olan lahdo sağ’ın bu yazısını da okuma şerefine nail olduk . Kendisine de İdil’den kucak dolusu sevgilerimizi gönderiyoruz .

Josef Kopar
Josef Kopar - 3 yıl Önce

Merhaba Karib! Eline saglik çok güzel anlattin, her zamaki gibi, okuyucularini 70'li yillara göyürüp getirdin, okadar net, okadar güzel anlattinki okuyunca, dalip o ani yaşamamak elde degil, anlattiklarina yüzde yüz katiliyorum.
Begi hanim hergün kilisede yaşiyan Berfo teyze ve Hana teyze'ye yemek götürürken ve okula gidip geldiginde Hazak gençlerinin ona nasil hasretle baktiklarinin herkes gibi onunda gözünden kaçmamiştir, ama dedigin gibi onu kimseye layik görmediler.
Hazak'li gençlerin sevgilisi Begi hanima saglik ve mutluluklar dilerim.
Karibom Lahdo! iyiki varsin, Allah ömrüne ömür katsin, degerli yazarimiz, yazilarinin devamini bekleriz, başarilar, saglik ve mutluluklar dilerim, selamlar. ♥️


SIRADAKİ HABER