NEREDE O ESKI NOELLER
Noel bayramı, Hıristiyan âleminin 25 Aralık’ta İsa Mesihin doğa üstü, doğusunun kutlandığı bir gündür.
Tarihi yansımalarını, türevleri, mitoloji derinliğini anlatmaktan ziyade, bu kutsal günün Süryanili Hazach’ta nasıl ve ne şekilde kutlandığının kısa bir nostalji gezinti ile dile getirmeye gayret edeceğiz. mütedeyyin bir halk topluluğuydu Haczah halkı. Namaza, niyaza, töreye, adete yakın duran, aynı zamanda gelenekçi, muhafazakar bir gelenekten geliyordu halk.
Hıristiyanlığın ilk temeli bu topraklarda atılmış, burada kök saldıktan sonra turabıdin bölgesindeki diğer, Süryani köylerinde filiz bulup yayılmıştı. Bölgede Kadim bir Süryani misyonunun, sorumluğunu üstelenmişti Hazach.
ORUÇ
Hayvani besinlerden üretilen bütün gıdalardan uzak duran, 25 günlük oruç geleneği Hazach’ta çoluk çocuk dâhil bütün ahali itaat gösteriyordu.1960 yıllardan sonra bu gelenek Süryani patrikhanesinden, gelen bir yazılı bildiri ile 10 güne indiriliyordu. Halk çölde, tarlada, topladıkları natürel otlarla beslenerek oruç, vecibesini yerine getirmeye çalışıyordu.
BAYRAMA HAZIRLIK
Kerpiç tuğlasından yapılan evlerin içi o zamanın imkanları, dahilinde onarılarak, badana sürülerek, bayramda yeni bir yüz ve çehre, şekilleri veriliyordu. Damlar üstündeki, sokak
aralarındaki kar yığınları bunun yanında hayvanların, ahırlarda hapis oluşu millete acazet ve bitkinlik getiriyordu. O tarihlerde Hazach’ta kış şartları çetin geçip metrelerce kar yağıyordu uzun bir süre yerde kalmasını biliyordu. İklim şartları bazen bayrama ufak bir gölge düşürüyordu. Annelerin çocuklarına kocalarına ördükleri hayvan yünündeki çoraplar, ayaklara çekillerek CISLAVED Markalı siyah lastik ayakkabılar kış ayların vazgeçilmeziydi.
Sobaların yakılması için kış soğuğu beklenir. Bir kaç gün, soğuğu his etikten sonra borular yaldız boya ile boyanır. Tenekeci Süryani İbrahim Hanna Messiko Baydar, Yılmaz Baydarın amcaları olan bu aileden eskiyen soba dirsekleri, yenilenir. Soba tam tekmil olarak bayrama gülümsüyordu. Halk buhar tutmuş pencerelerin arkasından bayram, sabahlarını sabırsızlıkla bekleniyordu.
O tarihlerde bugünkü gibi koltuk moltuk takımlarına değil sahip olmak telafuzu bile edilmezdi halk arasında. İnsanlar yerde oturur yerde yatar bir odada en az 5,6 çocuk, sırayla yan, yana yatarak uyumaya bakardık. Babaların, annelerin, gece tepişmeleri hepsi bu odalarda cerayan ederdi. Bu kadar sıkı markajlara rağmen genede her evde, 7,8 çocuğun temelleri atılıyordu bu dar alanlarda beyağı da becerikli ve hünerli imişler. Vallahi validelerimiz oturma odaların içinde uzun koltuk şeklini anımsatan, çamurdan yapılan isim olarak ona DIKKE dediğimiz kanepe , oturakların üstüne serilen çit , patiska kumaşlarından,
yapılan örtüler, sırt yaslaması olarak bilinen, yastıkların, üzerindeki beyaz kumaşlar üzerindeki Süryani kadının, el becerisi ile örülen haclar, ikonlar, resimler, yastıklara,
Orient bir dizayn verilip nakş ediliyordu. Eve yeni gelen gelin ile ev kızı arasındaki bu nakış, tokus, yarısına en çok sevinen kaynanalar onlara medehiyeler,yağdırıyordu.
Kaynan kürtçe olarak
“ Ev kiye ser baneme, dim dim dike.
Buka me nakşe dike u mehina me hir hir deke.”
bu beyitlerle memnuniyetini arz u divana getiriyordu.
BAYRAM SABAHLARI
Meryem Ana kilisesinin çanlarını kilisenin hudameleri, Bahraman ailesi, daha sonra Melke Hatabonun çocukları, can can, diyerek sabahlara günaydın diyerek etrafı inleterek halkı, namaza ve niyaza davet edıyorlardı. Tıklım tıklım, dolan kilisede, kadınlı, erkekli, çoluk çocuk, herkes bu anlamlı günde Allaha yalvararak kimisi murad, cennet, af, guffar, taleplerini sessizce yüce Raba diz çökerek haykırıyordu. Iki üc saat kadar zamman allan bu ayın insanlara, hafifleme, içlerine huzur hissi vererek bir birlerinin bayramlarını, kilisenin avlusunda kutlayarak evlerinin yollarını tutuyorlardı. Hazach’in illeri gelenleri kilisenin komisyon denilen, salonun içinde oturup devlet ekranının bayrama gelip, halkla buluşmasının hazırlıkları yapılıyor.
MÜSÜLMAN AHALİ
196O yıllarda Müslüman ailelerin sayılları 10 aile bulmazdı. Bunlardan bazılar: Eshad Çin, Abdullah Halef Babake köyünden, Mella Ahmed Kaplan Ğarabe Şeref köyünde, Abdülkerim Yıldar’ın oğlu Ömer ve kadri, Cizre’li Haydo kız kardeşi Besne kuş, Posta müvezi Abdülaziz Geçim’in çocukları Servet Ümitin babları, Abdurrahman Savaş Oske barım köyünden. Abdullah Esmere Öğüş. Cizre’den Hızni Sönmeztürk Fidan’ın Babası, Lokantacı Sefer Tando lijmeke. Rezok’tan Abuzeyt Çevrim, Lokatnatacı Hammo İkiz, Süleyman, radiye, Afifenin babası. 300 haneli Hazacta, Aşağı Yukarı mahallede bu sayıda Müslüman haneleri vardı.
Örnekleme olarak baz tutarsak„ bugün idil’de yaşayan Süryani bir kaç aile toplum terazisinde kaç gram ve derhem ediyorsa o zamanki Hazach’ta Kürtlerin ağırlığı nispeti bu kadardı. millet onlara yabancı, misafir gözüyle bakıyordu.
DEVLET ERKANI
Demin değinmeye çalıştık. Süryani bayramlarını kilisede ahaliyle kutlamaya gelenler;
İlçe kaymakamı, Garnizon komuntanı, Hâkim, Savcı, ilkokul müdürü, Ebuzyed Çevrim, Emin Halim kadim bir Süryani azizi. Etraf köylerden Cemille sile Hırabe Rapin, kadim Süryani dostu, Mehmedde Malle kardeşi Abdül Celil Koçer, Abdallahe Birhe Diki köyünden,bunlar benim hatırlayabildiklerim kıymetli şahsiyetlerdi.Bugün bir çoğu Allahın rahmetine kavuşmuşlar onları bu bayram sabahında yad edip rahmet diliyoruz.
HIRİSTIYAN OLAN FIAT 124
Gene bir bayram sabahı Cizre’den bazı şahsiyetler, Hazach’ta bayram günü misafir olurlar.
Kilisenin kapısının önünde İsviçre plakalı İsa sunar ciyeyi ye ait olan fiat 124 park eder halde olur. Cizre’den gelen misafirlerden birisinin gözüne takılıp kalır. Gözünü arabanın plakasından ayıramazken diğer bir arkadaşı bu tuhaf bakışı bir mana veremezken, arkadaşına Kürtçe sorar ” Kuro tı ser çı ew sete ke tu meyze dı ki?” “Gözünü bir saattir nereye diktin böyle?” “Meyzene. Yahuoo ne ew araba ji fillahe.” Bak yaho bu arabada Hıristiyan olmuş.
Onları arkadan dinleyen rahmetli gebro Tumma gülmekten kırılır. Bilindiği gibi İsviçre’nin araba plaka şekli hac işaretini anımsattığı için Cizre li arkadaşa Hıristiyanlığı andırdığı,
için böyle güzel natürel esprilere sahne oluyordu. Hazachi yazarken bu nostaljileri okuyucuyla paylaşırken üzülmediğimizi, kendimizi sorgulamadığımızı, Hazach için ilim ilim inlemediğimizi, bir iç çekmediğimizi, söyleyemem bizler diasporada, gurbete, nerede yaşıyorsak yaşayalım ecdatlarımızın, yarı diyarı olan aziz Hazach’ımıza, yüz çevirmedikçe, sırt, dönmedikçe, tarihi ve içtimai, emlaki sahipleriyiz. Ama bazı zar zor, zihniyet mensupları, kör inatla, talanla, inkarla, dünya neb davra ub zora deyip, tarihimizi sulandırarak, Sünni manalar yükleyerek, mallarımızı gasp edenler, boş kuyulara, taş atanlar şunu bilmeliler ki onlar, dinde, vicdanda, arda, Hazach onlara da ,yar, diyar, olmadan, göçüp, giderler.
Süryani halkımızın bayramını idilde yasayan,
Her kesimdeki insanımızın yeni yıllarını kutlular.
Yeni yıla sevdiklerinizle ve neşeyle girmenizi dilerim….
Bayram sabahını özlemle beklercesine, yazılarına susamış olan bizlere, Noel hediyesiyle, bizleri eski ve otantik yaşama götüren, Lahdo abime bin şükranlar.
Kısıtlı bir dönemde iç içe yaşamın, zorluklarıyla, getirdiği sevinci, gerçek hayatın asıl koşullarını, sevgi bağlarının nakış edildiği bir esere daha imza attın, çok değerli İdil haber yazarımız.
Hazach; bir evrim ve bir devrimin, büyük cabbarlara sahne, kahraman analara mekan olmuş, Süryani'lere toprak bir diyar olarak, tarihe imzalar çattırmış Azeheniye'lerle süslenmiş bir cennet mekanı olmuş ve bu hep böyle ebedileşecektir, aksi, asılsız ve olamaz!..
Çünkü, tarih ebedidir ve silinemez, İdil'in tarihi: asıl ve asil İdil'lilerle yaşayacaktır.
Sevgi ve asalet var oldukça bu tarihi beldeyi her İdil'li; göğsünde bir madalya, kalbinde bir sevgi olarak hep yaşatmalıdır!..
Tüm İdil halkına, Doğuş bayramınız kutlu olsun dilekleriyle, saygı, selamlar.
ŞÜKRÜ