Kutsal bir meslek olan öğretmenlik

Kutsal bir meslek olan öğretmenlik

         “Bana Bir Harf Öğretenin Kırk Yıl Kölesi Olurum.” “İlim Çin’de de Olsa Alın Getirin.” Ve buna benzer  çok kıymetli ve anlamlı ata sözleri insanların bilinç altına yerleşmiştir. Bu tür deyimler ilim platformlarında söylene gelmektedir her daim. Öğretmenlik mesleği de her meslekte olduğu gibi kendisini günün şartlarına uyumlu hale getirmek ve yenilenmek için çeşitli müfredatlar la projelendirir. Bunun yanında fiziki yapı ve materyal da da çağın ve teknolojinin gerisine düşmemek için deneyim ve planlar yapar. Bu tür planlar devamlı ve değişkendir. En can alıcı hedefi birleştirilmiş sınıfların sayısını sıfırlamak ve sınıflardaki öğrenci sayısını normal kapasiteye getirmektir. Ülkemizde bu durum büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.

       İşte bu projelerin en önemli faktörü öğretmendir. Öğretmen sınıfa girdikten sonra dersi o sınıftaki öğrencilere vermek için birinci derecede sorumlu olan kişidir. Yani sınıfta, derste vicdanı ile baş başadır.

       Bu kadar girişten sonra örnek teşkil etmesi amacıyla; bendeniz 1985 yılında öğretmenlik mesleğine başlamış biri olarak bazı tecrübe ve hatıralarımı aktarmak isteği ile bir nebze de olsa mesleğimize  katkım olursa kendimi mutlu ad ederim.

       Sınıf öğretmeni olmam hasebiyle meslek hayatım boyunca genelde kırsal kesimlerde; yani Türkiye’nin  ücra köylerinde öğretmenlik yaptım. Hani derler ya “ Kuş konmaz kervan geçmez.” İlk görev yerim olan Gümüşhane İl’i, Torul İlçesi Küçük Yücebelen Köyüdür. Yücebelen Zigana dağının yamacına kurulu içi ve etrafı çam ve diğer envai çeşit ağaçlarla süslü, dolu. Köydeki her bir ev koca bir yeşilliğin içine kurulu şirin bir köy.  Okul yeşilliğin içinde ve devamlı akan bir derenin yamacında. Yukarıda söylediğim ata sözünün tam aksine çeşit çeşit kuşların değişik çeşitlere ait ağaçlara konduğu ve her daim şarkı mırıldandığı şirin bir Anadolu köyü Küçük Yücebelen.   

      Torul İlçe Milli Eğitim de işlemlerimi yaparken memurların samimi ilgisini asla unutamam. Eğer hayatta ise sağlık afiyet dilediğim İlçe Milli Eğitim Müdürüm Ahmet Tosun Bey’in makamında bizleri ağırlaması, bizleri onure etmesini unutmak mümkün değil. Hele çiçeği burnunda yeni evlendiği takılarından belli olan Işılay Şahinöz Yıldız’ın yeni atanan öğretmenlerle ilgilenmesi ve bana “Kardeşim Emin Öğretmen “Öğretmenlik hayatında başarılı olmanı diliyorum. Senin atandığın Küçük Yücebelen köyünün insanları çok cömert ve misafirperverdirler. Çok memnun kalırsın.” Demesi öğretmenlik mesleğimin  dönüm noktası oldu. Işılay Hanım’ın dediği gibi misafirperver ve cömert bir köye atanmıştım. Dört yıl boyunca kaldığım bu köyde, bu samimiyetleri ve bu cömertliklerinden hiç taviz vermediler. Küçük Yücebelen seni asla unutamam. Bu arada şunu da söyleyeyim. Küçük Yücebelen Köyünde dört yıl boyunca tek öğretmen olarak ortalama sayıları elliyi bulan öğrencilerimi okuturken her gün gün; günlük sakal traşımı yapar, kıravatımı takar sınıfıma, dersime öyle girerdim. Elbiselerimin ütü ihtiyacı için köyden odun ateşiyle ısınan bir ütü almıştım.

       Müşterek civar köylerin minibüsüyle Torul İlçe merkezinden  köyüme vardığımda ilk işim okuluma gidip görmek oldu. Tek derslik. Okula bitişik bir öğretmen lojmanı. Yığma kargir ve çamurdan harç - sıva ile yapılmış bir okul binası. Ayrıca okulun bahçesinin kenarında tahtadan yapılmış üstü hartama ile kapatılmış iki gözlü öğrenci wc si. Malum o zamanlar ilkokulların süresi beş yıl idi. Birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar olan mevcut öğrencilerimi dört yıl boyunca tek derslikte okuttum. Yukarıda teknolojiden bahs etmiştik ya. Yücebelen Köyün’de o zamanlar elektrik yoktu. Ve dört yıl boyunca da benim atamam oradan Batman’a yapılıncaya kadar da köye elektrikler gelmedi. Geldiği sene ilişiğimi kestim. En modern diyebileceğim varlığım üstten  tek düğme ile açılıp kapanan iki büyük boy pil ile çalışan radyom köyde dünya ile irtibatımı sağlayan envanterimdi. Akşam lojmana geçince hem günlük ders planımı yazardım hem de radyomdan akşam ajansını dinlerdim.

       Diyebilirsiniz ki sen hayat hikayeni bize anlatıyorsun. Hayır ben hangi şartlarda öğretmenlik yaptığımızı anlatıyorum. Bu günkü genç ve yenilikçi bir ruha sahip olduklarından hiçbir kuşkum olmayan muallimler bunları da bilsin istedim. Bir öğretmen ağabeyleri olarak bizlerin de her türlü olumsuzluğa rağmen mesleğimizin gereği ne ise; tereddütsüz yaptığımızı bilmelerini istedim.

       Küçük Yücebelen Köyü ile irtibatım hala devam ediyor. Beş sınıfı bir arada okuttuğum öğrencilerimden yıllardır Türkiye’nin değişik kentlerinde Hakimlik yapan, Gümüşhane Üniversitesinde sekreterlik ( Doçent ) yapan ve buna benzer meslekler edinen Küçük Yücebelen’li öğrencilerim . Tabi ki öğretmenleri olarak gurur duyuyorum. Ve diyorum ki; iyi ki öğretmen oldum!

       Son olarak meslektaşlarım olan muallimlere diyorum ki: Onurlu ve kutsal bir mesleğiniz var. O mesleğe layık olabilmek için kendinizi devamlı yenileyin. Ve en önemlisi öğrencilerinizi çok ama çok sevin? Onları asla ihmal etmeyin? Soru sormalarına mutlaka fırsat verin? Sorularına cevap verirken hiçbir zaman yeter yoruldum, artık soru sorma demeyin? Eğitim adına her şeyi verin. Vermeye devam edin. Kuru bir ağacın canlanıp yaprak açmasına vesile oluyorsunuz tabir yerinde ise.

       Çünkü yarınlar sizlerin eseri olacak. Olumlu veya olumsuz! Dr. Dana Suskınd’ın “ Otuz Milyon Kelime” adlı kitabında dediği gibi: “ Zeka gelişim zihniyeti ve dayanıklılık başarı için önemli  faktördür. Fakat başka bir anahtar ilke olmadan, başarıya ulaşamaz.” İşte o  “Anahtar İlke” sensin öğretmenim..

YORUM EKLE
YORUMLAR
Abdurrahman Baran
Abdurrahman Baran - 2 yıl Önce

Torul ilçesinde Yücebelen köyünde öğretmenlik görevine başladığınızı bilmiyordum. Yazınızın sayesinde öğrenmiş oldum. Demek ki siz yazınca bizde yeni yeni şeyler öğreniyoruz. İşte budur paylaşmak,yazmak,öğrenmek.Verimli insan hayattan öğrendiklerini yazarak paylaşmaktır. Yazıyı keyifle okudum. Bayanın elindeki yüzükler yeni evlendiğini gösteriyordu cümlesi edebi olarak yazıya renk katmış. kalemine, eline sağlık, düşünün müdürüm idile göreve başlarken nasıl bir duyguydu demi. Bence yazmaya devam..

meminboz73@gmail.com
[email protected] @Abdurrahman Baran - 2 yıl Önce

Abdurrahman yorumun için çok sağol. İnan bu bayramda bir yanımız eksikti. O eksiklikte sendin İdil de ilk defa sensiz bir dini bayram..Buna kader desek bence kadere haksızlık olur..

Niyazi Karabulut
Niyazi Karabulut - 2 yıl Önce

Mehmet hocam çok teşekkürler, Yücebelenden selamlar.

meminboz73@gmail.com
[email protected] @Niyazi Karabulut - 2 yıl Önce

Niyazi Karabulut: Eğitimci - Yazar. Sizin gibi Türkiye'de güçlü bir kalem erbabının bendenizi beğenmesi onurdur.. EyvAllah Üstadım..

Musa yıldırım
Musa yıldırım - 2 yıl Önce

Öğretmen mesleği kutsal bir görevdir. Öğretmen olmak herkese nasip olmaz. Öğretmen mesleğini bilmek, kutsalığını bilmek her öğretmene nasip olmaz. Bu bilgilerden dolayı isabeti bir konuya değinmişsiniz. Sizi tebrik ediyorum hocam. Anılarınızı bizimle paylaşmanız güzel oluyor. Buda sosyal öğretmenliktir. Onun için yazınızı çok beğendim.

Sedat karkuş
Sedat karkuş - 2 yıl Önce

Anılarımızı gözümüzde canlandırdınız. Sağ olun Emin Bozkuş Hocam. Nice bayramlar dilerim.

Emin Hoca
Emin Hoca - 2 yıl Önce

Emin hoca kalemine sağlık.Tatlı bir anınızı anlatmışsınız.Bir solukta okudum. Duygulandım.

meminboz73@gmail.com
[email protected] @Emin Hoca - 2 yıl Önce

Emin Hocam. Adaşım ve meslektaşım. İnan yazdıklarımın hepsi olmuş, yaşanmış hikayeler..

SIRADAKİ HABER