İdil’in Kahramanları ve Nevzat’ın Kahvesinden Yükselen Tarih..
Burada tarih, kitaplardan değil insanların yüzlerinden okunur. Bu sokaklarda, Nevzat’ın kahvesinin gölgesinde ve Hacı Halef dedemin dükkanının önünde, her şey bir hikayedir. Ama bilin ki İdil’in tarihi, Nevzat’ın kahvesinden değil; Faka ibrahim Amca ve İbrahim Bafeyi Amca’nın dama tahtasının başında birbirine meydan okumasıyla başlar.
Her sabah güneş, Dicle’nin yüzünü okşayarak yükselir. Barajın gümüş kanatlı balıkları suyun yüzeyine sıçrar, nergis çiçekleri usta bir ressamın elinden çıkmış gibi parıldar. Fakat asıl hikaye, Hacı Halef dedemin dükkanının önündeki o taburelerde oturur.
Dedem Üzeyir, saçlarını geriye taramış, yeşil gözlerini kısarak konuşur. Onun yanındaki elleri ve sözleri fırından çıkan sıcak bir ekmek gibi güzel kokan Mehmed’e Ramo Amcam, Abuzety Amca, her zamanki gibi heybetli bir duruşla ayak ayak üstüne atmıştır. Rışmılli Şehmus Amca Mardinden aldığı bilge vaziyetiyle oturmaktadır. Sağında oturan, adını anınca herkesin yüzüne bir gülümseme yayılan sevgili Muhtar Salih Amca’dır. Ve solunda, iri taneli tesbihini parmaklarında döndürerek fırsat buldukça benim ve Sait Başkan’ın kafasına hafifçe vuran Nurettin Dino Amca.
Sokağın diğer ucundan, Tuma Amca ve Krejo Amca’nın sesleri yankılanır:
“E ama yeter looo! Sabahtan akşama konuşuyorsunuz!”
Ama işin aslı, bu taburelerin üzerinde sadece konuşulmaz; burada İdil’in geleceği tartışılır, geçmişi yad edilir ve insanın kalbini ısıtan bir samimiyetle kahkahalar atılır. Amca’nın al al olmuş yanakları her daim samimiyetin sembolüdür. Şehmus Amca’nın buram buram tütün kokan piposu, konuşmalara anlam katar. yaylaların mağrurluğunun içlerinde taşıyan tatlı esprilileriyle ve konuşmalarıyla etrafa neşe saçarlar Kirvem Haco ile Abdurrahman Abay Amca, Ve tabii, Süleyman Amca… Elektrik idaresinin defteri elinde, nazik ve zarif haliyle dinler, arada asla lafını esirgemez.
Tam o sırada, bozkırda bir toz bulutu yükselir. Akşam güneşine doğru süzülen Seglavi atı üzerindeki Barımli Avdo Amca belirir. Atının zarif hareketleriyle bağların serin rüzgarını omuzlarında taşır. Babil’in Asma Bahçeleri’nin efsanesini saçlarımıza iliştiren o rüzgar, Avdo Amca’nın duruşuyla birleşir ve herkesin başını ona çevirir.
“Bu Avdo Amca yok mu!” diye güler Ömere Sımo Amca. “Her akşam güneşiyle yarışır. Bir gün kaybedecek ama haberin olsun!”
Avdo Amca, bir şey söylemez. Göz ucuyla Ömer’e Sımo Amca’ya bakar, gülümser, atının yelelerini okşar ve yoluna devam eder. Onun da varlığı , bu kasabanın rüzgarını serinletmeye yeter.
Bu hikaye sadece kahkahalarla dolu değildir. Süryani bir türkü, Ezidi bir kaval, Asuri bir gelin ve Keldani bir ağıt, Müslüman bir ilahiyle rüzgarda dans eder. Bağların arasında yankılanan bu sesler, İdil’in asırlardır süren kadimliğini saklar gibi bir hava yaratır.
Ve o seslerin arasında, insanlar ne zaman hüzünlense, Hacı Halef dedemin dükkanının önündeki taburelere gelir. Çayları dolduran Emin Abe, hararetiyle soğuk havayı kırar. Çünkü burada çay, sadece içecek değil, bir dostluğun, bir bağın ve bir geçmişin ortak dilidir.
Bir Ses Yükselir
O gün, tartışma kızışmıştır. Dedem Üzeyir, tok bir sesle konuyu bağlamaya çalışır:
“Bakın,” der, “buralar ne Nevzat’ın kahvesinden başlar ne de Timur’un Çeşmesiyle biter. Buralar, her birinizin hikayesinden başlar. Tuma Amca seslenir, Krejo Amca güler, Abuzet Amca düşünür ve hepimiz burada, bu taburelerde bir araya geliriz. İşte İdil budur!”
Dedem konuşmayı bitirdiğinde, Nurettin Dino Amca iri tesbihini masaya vurur:
“Hadi looo, tamam tamam! Uzatma Üzeyir, çayı tazeliyoruz!”
Herkes gülmeye başlar. Tuma Amca ve Krejo Amca karşı dükkandan yeniden seslenir: “Dedik ya looo! Yeter artık!”
Ama herkes bilir ki bu tabureler, sadece oturulan yerler değil; İdil’in tarihinin yeniden yazıldığı, geleceğinin şekillendiği bir sahnedir. Çünkü İdil’de, her insan bir hikaye, her hikaye de bir rüzgardır. Ve bu rüzgar, Gre Elim’in serin yamaçlarından, Dicle’nin serin sularına kadar her şeyi birbirine bağlar.
Güneş batarken, İdil’e yeni bir sessizlik çöktü. bir gün bu topraklardan ayrılanlar, isimlerinin bu masalarda, sokaklarda, yüreklerimizde ve rüzgarda yankılanacağını biliyordu.
Özledik,özlüyor ve gururla ve hasretle yad ediyoruz kahramanlarımızı. Ebediyete intikal etmiş kıymetlilerimize rahmet diliyorum.
Yahya Kaya
Kereçin 4 Gün Önce
Harika bir yazı olmuş. Başarılarınızın devamını dileriz.
Mehmet Abay 4 Gün Önce
İçtenlikle yazılmış hem hüzün hem de mutluluk barındıran muhteşem bir eser teşekkürler
İsimsiz Üye 4 Gün Önce
Bu satırlarda hem özlem hem de gurur var kahramanlarımızı böyle anmak çok anlamlı olmuş
aacar7321@gmail.com 4 Gün Önce
İdil’in insanlarını geçmişini ve samimiyetini anlatan harika bir yazı kaleminize sağlık
528292026352828354429107354-Üye 4 Gün Önce
Taburelerin üzerine oturup bu hikayelere kulak vermek isterdim ne güzel bir miras