İdil'in an itibariyle toplumunda, öne çıkan insanları ve eski mekanları var. İdil'in geçmişiniden izler taşıdığı için bu mekanlar ve insanlar bir önem daha kazanıyorlar. Varlıkları ile İdil'e değer katıyorlar. İdil'in geçmişini bu mekanlarda ve insanlarda ararız. Geçmişi hatırlarız,özlem duyarız, hasret gideririz, gülümseriz. İlçe merkezine bağlı Fıfel Köyü, mekan olarak, Ramazan Güleç, Fatma Abıd toplumun fenomenlerinden öne çıkan kişilerden sadece bir kaçı.Çok insan var..iki kişiyi, bir köyümüzü seçtik.. Bakalım Köyümüzü ile iki insanmızın toplumdaki varlıkları neydi, yazıda okuyalım ve öğrenelim.
Fırfel Köyü
Kürtçe Fırfel, Türkçe Ulak köyü olarak biliriz...İlçe merkezine 8 kilometre uzaklıkta. Köyün nufüsü 500'ün üzerinde. O dönemlerde, köy beş tara bölünmüş. Atarlar bu mahalelere gelir eşyalarını tek tek bağırarak sayarlarmış. Bayanlar evde atarın sesine kulak verir, ihtiyac duyduğu eşyanın ismi geçiyorsa alış verişe atara koşarlardı. Eskiden sağlık ocağı bulunurdu. Şimdi ise Sağlık ocağı bulunmuyor. Kapandı.İlk okul 1952 yıllında eğitime başlamış.Yüksek okuldan mezun olan öğrenciler, Öğretmen olarak İdil'in toplumuna döndüler. Merhum Abdulaziz Avarbek lise'de göreve başladı. Öğretmenlerden biri olan M.Emin Bozkuş " Firfel " kitabını yazarak, köyün okulundan mezun olan birinin köyü yazması, köyün tarihinde bir ilk oluyordu. Köyün ilk memuru olan Abdurrahman Aslan, aynı zamanda ilçenin ilk memuru unvanıyla İdil Adliyesinde göreve başlayarak topluma önemli hizmetlerde bulundu. M.Abdullahe Fırfeli köyde kurduğu mederesede bölgeye imam yetiştirmek için önemli bir çalışma yürütüyordu. Fırfel köyü 1970 yıllında resmi işçi olarak Mehmet Atça, Selim Atça, Abdullah Averbek, üç kişiyi Holanda'ya gönderirler. Seneler sonra işçiler birer minibüsle köye dönerler. Holanda'dan bir sürü malzeme getirirler. Köylüler onların etrafında toplanır.Onları izlemeye koyulurlar. Getirilen eşyalara bakarlar. Fırfeliler, Holanda'dan getirilen çıkolatanın tadına o gün bakarlar. Fırfel entelüktel yapısıyla, eğitime verdiği önemle, zamanın koşularına uyum sağlamak için büyük bir çaba sarf ederek yaşıyorlardı.
Fırfele köyünün kızları ile erkekleri düğünlerde birlikte halay çekmelerinin çağdaş davranışına komşu köylüler "Firfelli bune Ermeni " diyerek durumu anlamaya çalışıyorlardı. Merhum Simsar Seyit Bedih Ğıraberebin,Firfele,Hacikasan,Delevekesre.... dediğinde Firfel köyünün ismini duymuştuk. Çarşı merkezinde, en az günde on sefer " Fırfele, Fırfele " diye bağıran Seyit Bedih'in bu bedava hizmetine Firfeliler farkında değildi. O dönemde araçlar Fırfel güzergahından Midyat'a gidiyordu. Fırfel, Meşe Ağaçların yoğun olduğu bir bölgede, sırtını Elem dağına yaslamış, güneşin batışını seyr eden bir posizyonda, huzurlu bir şekilde sosyal hayatına devam ediyordu..Köylüler insan gücüyle Oyalı köyüne kadar yol yaparak Nahiyeye ulaşımı sağladılar.
Fırfel Köyü'nün bağları meşhurdu, kızlarıda güzeldi. İlçe merkezinde, Fırfel bu iki değerleri ile çok iyi tanınıyordu. Fırfel kızlarına güzel gözüyle bakardık. Seyit, dönemin kamyonu ile Hacikasan yönünden Fırfel köyüne gelirken, araç tepedeki kavşağa ulaşır,tam viraj alması gerekirken, bağdan gelen güzel kızları gören Seyit virajı unutur, güzel kızlara bakar.Seyireder. Araç viraj almadan düz gider ve araç kaza yapar. O kazadan sonra şoför Seyide, Fırfeliler "Seyid firi" derler. Seyit güzellerin karşısında "Seyit " kimliğini unutarak insan olduğunu hatırlar. Ne yapsın güzele bakmış, "Firi" unvanını bu olaydan sonra almış olur. İki değerde doğru tanımlanmıştı. Kızlar'da, Üzüm'de güzeldi.
----------
Fatma Abıd
Kızlarımızı okula göndermediğimiz dönemlerde; sosyal hayatımızda kızlarımızı, bayanlarımız bir eşya gibi saklayıp bir tarafa koyarken. Fatma Abıd, çarşının gülü, kadın esnafıydı. Besna Teyze, Hafizka, Fatma Abıd çarşı merkezinde esnaflık yapan diğer bayanlardı. Her biri kendi dönemlerinde kardelen çiçeğiydi.Erkek toplumun içinde esnaflık yaparak işlerini dört dörtlükte yaparak bayanların gücüne tercüman oldular. Besna teyze vefat etti, Hafizka evlendi, Fatma Abıd Almanya'ya göç etti. Bayanların esnaflık kariyerleri sona erdi, Çarşı merkezine inerken palabıyıkların arasında başında beyaz bir desmalla iş yerine giderken görülürdü. O Fatma Abid'ti. Evi çarşı merkezindeydi. Sebze ve Meyve satıyordu. Merhum oğlu Mıhyedin ile birlikte esnaflık işlerini yürütüyordu. İdil'de ilk pasaj projesini hayatta geçirdi. Pasaj hala duruyor. Ama içi bir türlü doldurulmadı.
-------------
Ramazan Güleç
Cizre ilçesine bağlı Zevke köyü nufüsüna kayıtlıydı. İdil'in kurumlarında İdil'li memurlar yok denilecek durumda iken. Vatandaşlar kurumlara gittiğinde, çekinirken işini gördüğü bir dönemde, Ramazan Güleç memur oldu. Vatandaş için kurumda güvenli bir liman olmuştu. İdil'in ilk memurlarındandı. İlk Müdür oldu. Vekil öğretmenlik'te yaptı.Günün koşullarında Müdürlüğü üzerinde çok güzel taşıyordu. Ona yakışıyordu. Vatandaşla çok güzel iletişim kuruyordu. " Un bı Xerhatın bavımıno, ka werin" diyerek güler yüzle insanları karşılaması ona çok yakışıyordu. Bir rivayette görede kötü insanlarada arkasındanda saydırırdı.Bu tavrıyla toplumda Ramazan Müdür fenomen olmuştu.
Çarşıya çıkarken varlığı hissedilirdi. Evin alışverişini kendisi yapardı. O dönemlerde ev alışverişini, pazardan, marketten erkekler yapardı. Müdür Bey Cizre'lilerin damadı da olunca ister istemez racona uymak zorundaydı. Ehli keyiftti. Liseyi Cizre'de okuduğu dönemlerde çarşı merkezinde kravatla geçemiyordu. Müdür köylüydü,kravat taka biliyordu, okuyabiliyordu. Cizre'nin sosyal hayatında bu elbiseleri,öğrencilik stadüsünü taşımak riskti. Bu değerleri ancak Cizreliler taşırdı. Yani çok oluyordu. Cizre'liler bu durumu, Cizreliler dışında kimseye kabul etmedikleri için köyden gelen öğrenciler kravat taktığında küfür ederek tepki gösteriyorlardı. Ramazan küfür yememek için ara sokaklardan eve gidiyordu. Liseyi Cizre'de bitirdi. Cizre'lilerin damadı oldu. İdil'de memur hayatına başladı. Kendisini seviyordum. Önemli hizmetlerine şahit olduğum için onu İdil için önemsiyordum. Ramazan Güleç Müdürümüz emekl oldu. Almanya'da sosyal hayatına devam ediyor. Ramazan Güleç İdil'in sosyal hayaıtında iz bırakan isimlerden oldu. İdil'liler onu sevdi, oda İdil'ileri sevdi. Sevmek güzeldir.
----------
Gurbet ellerde, yabancı bir memleketin girdabında yazı yazmak; Birde memleketinin gerçeklerini yazmak gerçekten çok güzel. Yazar olmak çok kolaydır, lakin becermek yüzüne gözüne bulastirmamak bambaşkadır. Herkes Firfeleyi yazabilir ama "Seydfıri ve omuzlarında üzüm sepetlerini taşıyan abdurrahmanin deyimiyle Fırfêlin güzel kızlarını yazamaz. Bu bir uğraştır. Seydfıriyi thames marka kamyonuyla kurka meğerênin yokusundan yuvarlatmak....Abdurrahmanin gazetesinde yazan bazı yazarları yazınca eyvah eyvah dediriyor okurlarına..Anlayan anlar..Seni tebrik ediyorum. Bu arada dostum Ramazan guleci layık olduğu şekilde yazmışsın.Oda malesef senin gibi bizi terk etti..Selam ve sevgiler Abdurrahman Baran...