Okullarımız genelde bir salon, bir sınıf ve küçük bir idare odasından müteşekkil olurdu. Taban ve tavanı ahşap; duvarları taş ile örülüydü. Genelde beş sınıf bir arada ders görürdük.
Ailemiz bir şekilde elde etmiş olduğu siyah renkli bir kumaşı annelerimiz elle diker önlük olarak giyerdik. Aynı mihvalde beyaz bir bez parçasını annelerimiz keser biçer onu da yakalık olarak boynumuza takardık. Ayaklarımızda siyah lastik ayakkabılar olurdu. Çoraplarımız yırtılınca annelerimiz yırtılan yerin üzerine ayrı bir bez parçasıyla yama yapardı. Annelerimiz silgimiz kaybolmasın diye ortasından bir ip geçirip boynumuza asardı. Üstümüzdeki elbiseler hem yazlık hem de kışlık idi. Çünkü başka elbiselerimiz yoktu. Elbiselerimizin yırtılan yerlerini annelerimiz yama yaparak dikerdi. Köye gelen çerçiden kalem defter alırdık. Çerçiden aldığımız defterler sarı saman kağıdından olurdu. Çünkü o tür defterler ucuz olurdu. Sınıfımızın ortasında bir odun sobası kuruluydu. Her okula gelişimizde kucağımıza aldığımız kesilmiş odunlarla ısıtırdık sobamızı. Her akşam iki öğrenci temizliğe kalırdık. Sobayı boşaltır, içine tekrar odun doldurup öbür gün için hazır hale getirirdik. Sınıfı, salonu ve merdivenleri temizleyip öyle eve giderdik. On metreden öğretmenimizi gördüğümüzde yerimizde durur öğretmenimiz geçinceye kadar kımıldamazdık. Teneffüslerde arkadaşlarımızla samimi dostluklar kurardık, güzel oyunlar oynardık.
Çok sınırlı bir hayat yolculuğumuz vardı. Çünkü anne ve babalarımız her istediğimiz şeyi alamazdı. Alacak durumda da değildiler. Biz çocuklarda ailemizin ekonomik duruma göre ayarlardık. Ama çok mutluyduk! Gelecek kaygımız asla olmazdı. Şendik, hayat doluyduk. Yerli malı haftalarında evde bulduğumuz her şeyi getiren ve paylaşan bir kuşaktık. Paylaşımcı bir nesildik. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kuşak idik.
Birde öğretmenlerimiz vardı bizim. Müfredatı yaşam olan, paraya pula tamah etmeyen öğretmenlerdi. Arabaları yoktu. Mal varlıkları yoktu. Ama zengin bir gönülleri vardı. Hayatın her alanını bizlerle paylaşırlardı. En büyük emelleri bizlere planlı bir eğitim vermekti. Ve bu emellerinde hiçbir zaman yanılma olmazdı. Hayatları müfredat olan bu öğretmenlerimiz hedefledikleri başarıyı hep zirvede yaşarlardı.
İşte biz böyle bir kuşaktık. Hayat dolu. Şen şakrak. Maddiyatı çok sınırlı ama mutlu! Paylaşımcı ve samimi bir kuşak.
Belki imkan yoktu ama eğitimin, öğretimin en anlamlı en mutlu yılları. kalemine sağlık hocam