ŞARKIN VAZ GEÇİLMEZ İLİM MERKEZLERİNDEN BİRİ: İDİL ŞEYH AHMEDİ HANİ
MEDRESESİ
Konuyu anlaşılır duruma getirebilmek için şöyle bir giriş yapmamız gerekirse; Medrese: Arapça dilinde İslami ilimlerin verildiği, ya da yapıldığı yer, mekandır. Arapça Dini İlim veren kişiye Müderris, dersi alan kişiye de Faka veya Faki denilmektedir.
Bu tedrisat ilim şekli Osmanlı döneminden beri süre gelen eski bir tedrisat biçimidir. Bu medrese geleneğinin kahir ekseriyeti şarkta kabul görmüştür. Eskiden bu ilim tahsilini yapan Fakaların yeme, yatma ve barınmaları köylüler veya mahalle halkı tarafından tedarik edilmekteydi. Yatak ve yorganlarını Köylü veya mahalleli karşılardı. Fakalar sabah-akşam ratıbını; (yemeğini) ilgili Fakanın yemeğini üstlendiği evden gider alırdı. Köyün hanelerinden getirilen RATIB yemeği Talip Faka gözetiminde medresedeki tüm Fakalar beraber yerlerdi. RATIB yemeği sabah akşam olmak üzere günde iki defa verilirdi. Hali hazırdaki medreselerde okuyan fakalar medresenin içindeki mutfaklarda yemeklerini hazırlamaktadırlar. Tabi ki yine ekser gelirleri (özellikle gıda giderleri) hayır sever insanların maddi destekleriyle yerine getirilmektedir. Konuyu örneklendirirsek: Yaşanmış eski bir medrese hikayesini aşağıda anlatacağım.
Şarkta kıtlık dönemlerinde medreselerin büyük bir kısmı ayakta duracak halleri kalmadığından kapılarını belli aralıklarla tek tek kapatırlarken; Müderrisliğini Molla Abdullah Fırfeli’nin yaptığı Fırfele Köyündeki Medrese kıtlığa direnerek kapatılamayan nadir, müstesna medreselerden bir tanesi konumundaydı. Bunu bilen Şeyh Seyda El CEZERİ; medresesi kapatılan Faka Hüseyine Sisemi için bir not yazarak: Oğlum: Müderris Molla Abdullah Fırfeli’nin yanına git; benim seni gönderdiğini söyle ve bu pusulayı da okumak üzere kendisine ver? Der. Faka yola revan olur belli bir zaman diliminden sonra Fırfele Köyüne varır ve medresenin köyün hangi tarafında olduğunu sorar. Medresenin yerini öğrendikten sonra Molla Abdullah’ın Medresesine varır. Fırfele Medresesinin Talip olan Fakası ; Faka Hüseyin’ni karşılar. Hüseyin meramını Talip Fakaya anlatır. Talip Faka beklemesini söyler ve Seyda Molla Abdullah’ın huzuruna çıkarak; Siirt’ten bir Fakanın geldiğini, sizlerle görüşmek istediğini arz eder. Seyda: Gelsin dedikten sonra Faka Hüseyin Seyda’nın bulunduğu (hücreye) odaya girerek selamdan sonra cebindeki pusulayı çıkararak Seyda Molla Abdullah’a verir. Seyda pusulayı alıp okuyunca Şeyh Seyda’ya hürmeten hemen ayağa kalkar ve cübbesinin iki tarafını elleriyle kapatarak kiyam da biraz bekledikten sonra Fakalarına dönerek pusulada ki notu bir daha sesli ve ayakta okur. Notta şunlar yazılıdır: “Molla Abdullah sana gönderdiğim bu Faka’nın Siirt’te ki medresesi kıtlıktan dolayı kapanmıştır. Bu çocukta büyük bir feraset olduğunu his ediyorum. İleri ki yaşamında İslam’a büyük katkıları olacağı kanaatını taşıyorum. Hüseyin’i medresene al ve ilim tedrisatını yanında bitirmesini arzuluyorum.” İmza: Şeyh Seyda EL CEZERİ.. Üç defa Beli, beli, beli Şeyhim dedikten sonra yerine tekrar oturur Molla Abdullah. Ve Talip Faka’ya Köyden bir yatak-yogan ve bir ratıp ayarlamasını ister. Talip Faka beli Seyda dedikten sonra gerekenleri hemen yapar. Ve Şeyh Seyda’nın kerameti ileriki yıllarda tezahür eder! Hüseyine Sisemi ileri ki hayatında ilimde çok ilerler ve binlerce fakaya icazet verme şerefine nail olur. Şeyh Hüseyin El SİSEMİ olarak Siirt ve çevresinin insanlarının gönlünde adeta taht kurar. Bu hikayeyi niçin anlattım. Şunun için: Şeyh Ahmedi Hani Medresesinde görev yapan müderrislerin ne kadar kıymetli bir iş yaptıklarını bilmenizi istedim.
Bu yıl ki Ramazan Bayramının 2. Gününde İlçe (İdil) merkezinde bulunan Şeyh Ahmedi Hani Medresesinde (Kur’an Kursu) “GELENEKSEL İLİM EHLİ TANIŞMA VE BULUŞMA ETKİNLİĞİ” adı altında bir yemekli buluşma yapıldı. Bu etkinlik her yıl dönüşümlü olarak bir Kur’an Kursunda yapılıyormuş.
İdil İlçe merkezindeki Şeyh Ahmedi Hani Kur’an Kursunu kısaca anlatırsak: 2019 yılından beri arapça İslami ilimler tedrisatını vermektedir. Dört derslikte 45 Faka eğitim görmekte olup, biri Baş Müderris olmak üzere üç Müderris Fakalara ders vermektedirler.
Medresenin en üst katında bulunan geniş salonda yapıldı bu etkinlik. Batman’dan, Siirt’ten, Silvan’ dan, Mardin’den, Şırnak’tan ve İdil’den iki yüze yakın davetli katılmıştı. Tabi ki bu davetlilerin büyük ekseriyeti müderris konumunda olan şahsiyetlerden müteşekkildi.
Sesi ile katlımcıları mest eden bir Fakanın Kur’an ziyafeti ile başladı sohbet. Bu arada konuşmaların sonunda yine Davudi bir sese sahip olan diğer bir Faka iki kaside okudu. Geçekten harikaydı. Daha sonra İdil Şeyh Ahmedi Hani Kur’an Kursunun Baş müderrisi İmam Mehmet Emin Büyükkol açlış konuşmasında güzel bir hoşamediden sonra; ilmin izzetinden bahsetti. Yetiştirdikleri Fakaların insanlara rehber, öncü ve yardımcı olmaları için eğittiklertine vurgu yaptı. Batman Merkez Oduncular Sitesi Kur’an Kursu Baş Müderrisi Taha Baran’da: Gelen misafirlere; “hoş geldiniz faslından sonra İdil Şeyh Ahmedi Hani Kur’an Kursunun Müderris ve çalışanlarına misafirperverliklerinden dolayı katılımcılar adına teşekkür etti. Daha sonra dedi ki: Aslında biz etkinliğimize başlamadan önce bir tanışma faslı düzenlemeyi planlanlıyorduk. Lakin böyle bir teşebbüste bulunursak gün bize yetmeyecektir. Lütfen bizi mazur görün. Dedi. Baş Müderris Taha Baran konuşmasının devamında: Özellikle ilmin izzetini vurgulayarak Fakalara yüzünü döndürerek dedi ki: “ Kur’an Dili olan Arapça ile tedrisat gördüğünüz için bu Kur’an dilini iyi öğrenmeniz gerekmektedir. Müderrisleriniz sizlere ders verirken onları iyi dinleyin? Anlamadığınız konuları ısrarla müderrislerinizden bir daha anlatmalarını isteyin? Çünkü yarın toplumun içinde Kur’an dili ile vaz u nasihatlarınızı yaparken anlattığınız konunun üstesinden geldiğinizi; topluma, karşınızdakine his ettirin. İyi bir Arapça tedrisatı ile ancak karşınızdakini memnun veya ikna edebilirsiniz? Konunun ehemmiyetine binaendir ki Bediüzzaman: “Arapça farz, Türkçe vacip, Kürtçe caiz” demiştir. Almış olduğunuz bu kıymetli ilmin izzetini ömrünüz boyunca muhafaza etmeye çalışın. Devamla Fakalara hitaben: Halkımızın yardımlarıyla bu Üniversite mesabesindeki ilim tahsilini yapmış bulunuyorsunuz? İleriki hayatınızda almış olduğunuz bu ilmin meyvelerini halkımıza sunmanız lazım. Eğer almış olduğunuz bu ilmi iyi bir şekilde sunmazsanız bu halkın iki eli sizlerin iki yakanızda olacaktır. Dedi.
Son olarak Mardin Artuklu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Taha Nas bir konuşma yaptı. Konuşmasında Şafii Mezhebini geniş bir şekilde anlatmaya çalıştı . İmam Şafii’nin talebelerinden Büyük İslam Mütefekkiri İmam Nevevi’nin Şafii Mezhebinin üzerindeki olumlu ve ölümsüz rolünü anlattı. Özellikle büyük bir karışıklık ve ayrımcılık arz eden “ Iraki ve Horasani kutuplarını, dallarını birleştirmedeki başarılarından bahs etti.
Güzel bir buluşma ve kaynaşma oldu. Şeyh Ahmedi Hani Kur’an Kursunda görev yapan Müderris ve Fakalar olağan üstü bir misafirperverlik örneğini sergilediler. Yarınların ilim ehlini yetiştiren başta Baş Müderris Mehmet Emin Büyükkol’a, Müderris İsmail Büyükkol’a ve Hafız Fethullah Olgaç Hocalara muvaffakiyetler dileyerek yazımıza nihayet verirken ŞEYH AHMEDİ HANİ Hazretlerinin bir şiiriyle bitirelim:
EY XANİ! ÖMRÜNÜ TÜKETME BOŞ VE BİLİNÇSİZ,
EY ÇOK HEVESLİ! TALEBİN YOK Kİ PAYDAN KALMIŞSIN NASİPSİZ,
YÜCE SANATKARIN HİÇ KİMSEYE YOKTUR İHTİYACI,
ONCAK ÇALIŞANADIR ONUN LUTFÜ, İYİLİĞİ VE İHTİYACI..
ŞEYH AHMEDİ HANİ