Kategoriler

Müslüman mısın Göçer misin?

Göçerim diyordum. Köşe başında bulunan, babama ait iş yerinde, babamın arkadaşları bana sorduklarında verdiğim cevaptı. Verdiğim cevapta çocuk bilincim ortaya çıkıyordu. Ama ilginç olan ise İdil’de, Cizre’de, komşu ilçelerde, bölgede yaşayan insanlar çatışma kültüründen beslenerek yaşadıklarından dolayı, bireysel ilişki ve iletişimlerinde gurubuna ait testin sorularını çocuklara sorarlardı. Aldıkları cevaplarla eğlenerek sohbet eder paylaşırlardı. Ben mensubu olduğum üçüncü sınıf gurubunun kültür testinde sınava tabii tutuluyordum. Farkında değildim. Verdiğim cevapta gülünç duruma düşüyordum. Gundi vatandaş Cizre’de berbere gider tıraş olur. Gundi saç tıraşının 1 TL olduğunu biliyor, 1 TL’yi uzatıyor berbere, berber Gündiye yok diyor, 2 TL vereceksiniz. Gundi şaşırıyor, neden diye soruyor. Berber kafan büyük olduğu için 2 TL vereceksin diyerek cevap veriyor. Gundi kafa ayıbı fazla duyulmasın diye 2 TL’yi veriyor hemen gidiyor. Ramazan Müdür Cizre’de ortaokul okuduğu yıllarda: okul çıkışında kravatla Cizre caddesinde eve gidemiyordu. Cizre esnafı mobik baskı yaparak küfür ederek, kravatına bak diye aşağılardı. Köylü çocuklarının ilçede okul okumaları uygun görülmezdi. Beş altı ev yeni mahallede kurulunca bu kümeye siktir mahallesi denildi. Burada yaşayanlar İdil’e yeni yerleşenlerdi. İdil’de istenmiyorlardı. Tepki bu isimle dile geliyordu. Köyden, Göçer hayattan şehirlere göç ederken, ilçelere yerleşirken şiddetli bir engel vardı. Bu engelleri şiddet kullanarak aşmak gerekiyordu. İdil’in şehir kültürünü tanımadan, tanıma fırsattı olmadan direk saldırı yöntemi ile tanımaya çalıştık. Toplumsal yapı gereği kırsal alanda fakirlik hâkimdi. İlçeler ekonomik olarak zengindi. İnsanlar yaşamak istiyordu. Bu zenginliğe doğru göç hareketi vardı. Engeller olunca, insanlar örgütlü değil bireysel davranarak doğaya zarar vermeye başladı.  Zenginlik veren bağ ve bahçeler kesildi. Su kanalı tahrip edildi. Evler inşa edildi. Bilgi olmayınca, şehre yerleşirken doğru öncü olmayınca sosyal zehirlemeler başladı. Ele geçen maddi değerleri tanımadığımız için, nasıl kullanacağımızı bilmediğimiz için tahrip ettik. Eğer bajari, ilçe sakinleri göçle gelenleri şehir kültürü ile reha bilete etseydi kültürel ve maddi zenginlikler daha doğru korunacaktı. Bu zenginlikler, İnsanları beslerken, zenginliğimiz çeşitlenecekti, idil ekonomik olarak daha gelişecekti.

Dışarıdan ilçeye yerleşmek isteyen insanlara karşı yapılan engellemelere rağmen insanlar günün koşullarında, ilçelere yerleşerek sosyal hayatlarına devam ettiler. İlçe zanaatkârları, atölyeleri, bakalı onlara karşı bir duruş sergileyince, adamlar ister istemez kendi bakkalını, kendi imamını, kendi terzini, kendi sistemleri içinde yaratmaya başladı. Cizre de terzide ceket diktiren Gundi, prova yaparken ceketin kolunun kısa olduğunu fark ediyor ama cesareti olmadığı için söyleyemiyor. Terzi ceketin kolunu ne kadar çekiştiriyorsa dahi bileklere yetişemiyor. Gundi çekinerek ceketin koluna bakarak  kısa diyor. Terzi yok diyor, senin kolun uzun diyor. Bajari kültürü en üstün ya, yine kusur adamın varlığında olunca adam ses etmeden ceketini alıp çıkıyor. Dişçi Yakup, Bebe usta, Şuşe Teyze sağlık sektöründe insancıl davranarak, çatışmanın dışında kalarak insanlara çok yardımcı oldular. Sağlık sektöründe insanların çoğunda para almadan tedavi ettiler. İdil’de Besna teyzenin dükkânı albeniydi. Şeker, lokumun her çeşit şekerleme vardı. Dışarıdan baktığın zaman insan dükkânda uyumak isterdi. Fiyatlar ürünlerin üzerinde yazılı olmayınca, fiyatı soramıyordun. Yasaktı. Fiyatı sordun mu, neticesinde almasan kıyamet kopardı. Para yetmiyorsa.. azar işitirdin, küfür ederdi, hırsızlık yapmaktan beter olurdun, dükkandan çıkar giderdin. Mıhyedin Saat, Nejat Televizyon tamir dükkânını açarak esnaflıkta yerini alırken, kalifiyeli eleman olmadıkları için saat ve tv’leri bozdukları ifade ediliyordu. Vatandaşlar, İdil’i ziyaret eden Erdal İnönü’ye Mıhyeddin’i, Nejdatı, tamirde eşyaları bozduğu için H.Saiddi’de ezanı makamına göre okumadığı gibi imam olmadığı halde okuduğu için şikayet edeceklerdi.  İdil’de ortaokul açıldığı yıllarda üç bin nüfuslu Süryani vatandaşın arasında ortaokula giden öğrenci sayısı 10’u bulamıyordu. Çünkü okusanız da devlet size iş vermeyeceği için Süryaniler okumaya pek fazla önem veremiyorlardı. Adamlara askerlik yaparken silah verilmediği ifade ediliyordu. İdil’de ortaokul eğitimi başlarken Süryaniler eğitime kalabalık bir şekilde başlamış olsaydı, İdil’e geri dönüşümü çok güzel olurdu. Eğitime başlayan diğer İdil’iler okuldan sonra onlarda devrimci olarak konuşuldular.12 Eylül’de tabur komutanı devrimcileri çağırdı, bak dedi gözüm üzerinizde en ufak bir hareket yaparsanız sizi içeri alırım deyince, devrimciler kendilerini kumara verdiler Ama sistemin engelli olunca yine kaybeden İdil oldu. Engellere karşı kendi sistemini kuran idililer sosyal, eğitim ve ticari hayatlarına devam ettiler. Merhum Hacı Sait, Ümit Geçim imam ve müezzin olmamasına rağmen yıllarca İdil Merkez Camide ezan okudular. Melle Süleyman Eldemir Lise’de Edebiyat derslerine girerdi. Belediye Fen Memuru Sabahattin Bey Tarih derslerine girerdi.H.Abdullahe Xendeki, Feke Sabri, Sofiye Enişke, Seyitke Banda,en popüler esnaf oldular. Esnaflığa başlayan göçerler borç verme işlemini geliştirerek ticarette önemli bir adım atıllar. Vatandaşlar, Beyaz eşya, konfeksiyon,gıda sektöründe borç alarak yıllarca geçine biliyordu. İdil’iler piyasada bulunan bütün ürünlere borç sistemi ile sahip olabilme imkânına erişiyordu. İdil nüfus açısında belli bir seviyeye geldi derken Süryanilerin Avrupa göçü başlıyordu. Yıllarca İdil’de yaşayan Süryaniler Eğitim’de, ekonomi hayatta güvenli bir limanları olmadığından dolayı kendilerini sisteme ve yerel güçlere karşı çatışarak korudular. Avrupa fırsatını göz kapalı değerlendirerek İdil’i boşaltarak kendilerince rahat bir nefes aldıklarını düşünerek kendilerini başka hayatlara bıraktılar. İdil güvenli olmayan, geçiş noktası olarak kullanılan bir ilçeye dönüştü. On yılda bir toplumunu değiştiren idil kalabalıkta, ekonomide, güvende insanlara bir türlü güven vermeden ev sahihliği yaptı.

Bireyin kafasında başlayan engelleme, çatışma, ailede, obada, köyde, ilçede, bölgede, ülkede kendi bularak dönüşümlü bir şekilde devam ederek günümüze kadar geldi. Kimse bu hastalığın farkına varmadan olaya müdahil olarak akışına su kattı. Bugünün koşullarında İdil yosun tutmaz bir duruma gelerek bereketini kaybeden bir toprağa dönüştü. İnsanlar ekonomik olarak zengin olmadığı gibi, gelecek içinde güvenli bir liman olmadığı gün gibi ortada kalan bir ilçe olduk. İnsanlar toprakları küstürdüğü için topraklar insanları uzun süre barındırmıyor, bir süre sonra insanları bedeninde uzaklaştırıyor. Sebebi insanların, sistemlerin hukuksuz davranışlarından dolayıdır. Topraklar insanlara küstü. Bu topraklarda yaşayan insanlar helâlaşmasalar bu topraklara bir daha bereket gelmez, İdil’de, Midyat’ta, diğer ilçelerde, bölgede yaşayan insanlar zengin olmayacağı gibi mutluda olmazlar. Şimdi yaşayanlar mutlu olmak istiyoruz, ama nasıl mutlu olacağımızı bilmiyoruz.

Yorumlar

Hayrettin 3 Yıl Önce

Yazılarınızı düzenli olarak okuyorum ve çok keyif alıyorum. Size çok teşekkür ederim. Evet, haklısınız. Maalesef her şeyimiz ayrımcılık üzerine kurulu. Kanımıza, genlerimize işlemiş sanki. Şehir kültürü bizde hiçbir zaman oluşmadı. Sokaklarımız hep çamurlu, kirli; yollar kaldırımsız. 21. yy. da su sorunu hala çözülememiş. Bu örnekleri çoğaltabiliriz tabi ki. Hemen hemen hiçbir sorun göçebelerin İlçe merkezine yerleşmesiyle başlamadı. Hep öyleydi. İdil gibi bir ilçenin kesinlikle çok güzel bir yerel gazeteye ihtiyacı var. Bu çabalarınız takdire şayan. Umarım size yardımcı olabilecek yol arkadaşları bulur, İdil’in tarihi, güzelliklerini, yapılan etkinlikleri bize yazarsınız. Biz de keyifle okuruz. İyi çalışmalar.

Hayrettin. 3 Yıl Önce

Çok teşekkür ederim. Keyifle okudum.

Cihat oğuz 3 Yıl Önce

Bu tarih ve sosyoloji eksenli yazınız için teşekkürler toprağı küstürme çok güzel bir tesbit. Çözüme gelince adil ve vijdanlı bireyler yetiştirerek toprak İle barışmak yoksa yüz yıl daha geçse durum aynı olur. Selam ve dua ilr

Tüm Yorumlar