İdilin Ramazan topunu biliyor muydunuz ?
Ramazan aylarında çarşı merkezinde kurulan top patladıktan sonra idililer iftarını açıyordu.
Abdullah Öğüş amca Ramazan ayında, Askerlik şubesinin önüne kurduğu 120 m lik topunun borusuna bez parçalarını tıka basa doldurduktan sonra haznesine yerleştirdiği fitili ateşe veriyordu. Biz çocuklar, hemen koşarak karşı tarafa geçerdik. Kulaklarımız zarar görmesin diye elimizle kapatırdık. Gözlerimiz fal taşı gibi açarak patlamayı bekliyorduk. “Bum” diye patladıktan sonra havada, uçuşan bez parçalarını kapmaya çalışıyorduk. Yakaladığımız bez parçalarını kokluyorduk, bezler, yanık ve barut kokuyordu. Çocuklar iftar vaktinde bu keyfi mutlaka yaşarlardı.
Ezan okuduktan sonra alana yakın Merhum Salihi Bafeye’nin dükkanı bulunuyordu. Yaptığı limonatayı dükkânın önünde vatandaşlara ikram ederdi. Ezandan sonra bir bardak limonata içtikten sonra sandalyesine oturur bir sigara sarardı. Sigarını sardıktan sonra dudaklarına alır yakardı. Rahmetli, gün boyunca sigaraya çektiği özlemi, aheste aheste dumanını içine çekerek giderirdi. Hemen bitişiğinde çay ocağı bulunuyordu. Camiden çıkanlar, Salihe Bafeyiye selam verdikten sonra evlerine iftarı açmak için gidiyorlardı.
Ramazan topuna, bir keresinde fazla barut konulduğu için patlama esnasında kaza yaşandı. Boru patlama şiddetinden dolayı çatladı ve yaralanmaya neden oldu. Bahattin öğüş,Şehmus Savaş Kahve Selamene Ğırabşerifte masaya barut dökerler, ağızlarında sigara barutla oynamaya başlarlar, sigardan düşen bir kıvılcım barutun patlamasına neden olur.Olayda Şehmus yara almadan kurtulurken, Bahattinin vücudunda yanıklar meydana gelir. Ramazan ayında, iftar vakti için ayarlanan top, sempati hale gelirken, bazen de olaylara sebebiyet veriyordu.
Ramazan ayında, sahura kadar sokaklarda dolaşmak, kahvelerde oyun oynayarak zaman geçirmek gelenekti. Kilo ile satılan buz kalıpları, evlerde yapılan limonatalar sadece ramazan ayında olurdu. Cizre Saray burnunda buz fabrikası bulunurdu. Buzlar uzun kalıplar halinde üretilirdi. Kalıplar komşu ilçelerde ramazan ayında çok satılırdı. İdilde, trafo direğinin bulunduğu köşede kurulan tezgâhta kiloyla satılırdı. Vatandaşlar iftar vaktine yakın zamanda, pide ekmeği alır gibi buz alırdı. Evlerde, yapılan limonatalar bu buzlarla soğutulurdu. Mele Eladin “Alahu Ekber,Alahu Ekber” diyence ramazan topu patlardı. İftarlar buzlu limonatalarla açılırdı. Havalar sıcak olduğu için insanları karnı limonatalardan şişerdi. Biraz beklendikten sonra ana yemeğe geçilirdi. Fırına verilen güveçler, tandır ekmeği ile birlikte keyifle yenilirdi. Akşam ezanına yakın teravih namazına gidecekler evlerinden yavaş yavaş çıkar, merkez camiye doğru giderlerdi. Ezan dan önce camin karşısında bulunan çay ocağında, bir çay demliği siparişi vererek belediyenin önünde bulunan açık alanda, karanlıkta çaylarını keyifle içerek imamı beklerdi. Rahmetli Mola Aladdin uzun beyaz entarisini giyer sakin adımlarla camiye doğru giderdi. O güzel sesi ile Ezanı okurdu. Kahvede bekleyenler teravihler için kalkarlardı. Camiye gitmeyen vatandaşlar, çarşı merkezinde bulunan kıraathanelerin yolunu tutarlardı. Kahvede arkadaşlarını bulur sahura kadar oyun oynarlardı. Çarşı merkezinde bulunan terziler, makinelerini dükkânın önüne çıkarır sahur kadar elbise dikerlerdi. Herkesin siparişi vardı, bayrama kadar yetiştirmeleri lazımdı. Sarı lambaların ışıkları altında çalışırlarken teypten Şarkılar dinleyerek konsantre olurlardı. İnsanlar o dönmelerde, sadece bayramlarda elbise dikerlerdi. Bayramlık elbiselerini bir yıl boyunca giyerlerdi. Onun için terziler,kurduğumuz hayallerde baş roldeydiler. İspanyol paça pantolonlarımızı, beyaz gömleklerimizi onlar diktiği için onlar çalışırken izlemek bizi heyecanlandırıyordu. Lahdo sinemasında sahura kadar flim izlemek ayrı bir uğraştı. Çarşı merkezinde ramazan ayında bakıldığında dükkânların önü sarı lambaların ışığıyla aydınlanıyordu. Kaldırımda terziler çalışırken, kahvelerin önünde oyun oynayanlar, Çay ocaklarını önünde oturup sohbet edenler, ara sokaklardan sinemadan çıkanlar, İnönü caddesinde karpuz satanların bazıların açık havada yatması, bu gelişmelerin arasında kahve önündeki masalarda, çekirdek satmaya çalışan, birbirini kovalayan çocukların yaratığı gürültü ramazan ayını dehada neşeli hale getiriyordu. Süryani vatandaşlar sahura kadar kıraathanelerini açık tutarak, kahve önlerinde gündüzleri yeme içmelerine dikkat ederek höş görü davranışında bulunuyorlardı. Ramazan ayı bu tür sosyal etkinliklerle renklenirken, bayram gününde büyükler camilerde bayramı namazı kılınırken, çocuklar avuç avuç şeker toplarlardı. Bayram çocukların topladığı şeker kadar tatlı, ramazanda tutuğumuz orucun vücudumuzu, patlayan topun sesi gibi silkerlerken, neşeli bir ramazan ayı geçirirdik.
Abdurrahman Baran
Ah o eski günler 6 Yıl Önce
Ne kadar güzel anlatmışsınız o eski günleri, kalemine sağlık mamoste’
lahdo sag 6 Yıl Önce
hafizana bir yasa abdurrahman kardesim cok güzel özetlemisin. o güzelige sen de bir güzelik kattin. malla aledininin sesine makamina hayran olmiyan yoktu. kadife, gibi bir ses tonu davudi bir ses mikrofonlarda etrafi inletiyordu . herkes onu hayranlik dinliyordu Allahin ona armagan ettigi büyük bir armagandi.