Kategoriler

İdil Baraj Gölünün Tarihçesi

İdil Baraj Gölünün Tarihçesi

1960’li yıllarda Barajlar denince akılara merhum Süleyman Demirel gelirdi. Halk ona barajlar kralı, Medya ise ona Çoban Sılo unvanı vermişlerdi. Amma o hizmet adamıydı, itirazı olan varsa yaptığı barajlara bakabilir. Süleyman Demirel Eski Adalet Partisi Genel Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı, değerli bir şahsiyetti. Bu statülerinin yanında, renkli kişiliği, esprili söylemleri, halk dilini meydanlarda rahat bir şekilde kullanan Türkiye’nin önemli siyaset adamıydı.O siyasi söylemleri , tarihi sözler oldu. “Demokrasi’de çareler tükenmez “  “Dünün güneşi ile çamaşırlar kurutulmaz” “Asfalt yürümekle eksilmez” “çoban güttüğü koyunu iyi bilir” “Memlekete mazot vardı da ben mi içitim” “Tüp vardı da Nazmiye mi bitirdi.” Gibi her kesin aklına gelen ve gelmeyen önemli sözleri siyasette arar olduk. Nur içinde yatsın. Mekânı cennet olsun.

1957 yıllında Menderes Hükümeti döneminde, yüksek mühendis olarak DSİ genel Müdürü olarak göreve getirildi. Güneydoğudaki susuzluğa çare bulmak için harekete geçer. Ekibini oluşturmaya başlar. Recai Kutan, Korkut Özal gibilerinde aralarında olduğu bir ekip kurar. Recai Kutan Mardin, Diyarbakır, Elazığ illerinden sorumlu olur. Sorumlu olduğu illeri, ilçeleri, köyleri Eski Bakanlardan Fehmi Adakla birlikte tek tek gezerler. Amaçları susuzluğa çare bulmaktır. Geze geze dolaşırken yolları İdille düşer. Devamını onlardan dinleyelim. TBMM Tutanakları, tarih 21/06/2002. “Mardin’in ilçesi İdil’e gittik. İlçe Kaymakamı ile görüştük. İlçenin su durumunu sorduk. Kaymakamlık binasının önünde bir kuyu var. Kuyunun kapısında demir bir kapak var. Kapakta asma bir kilidi mevcut. Kilidin anahtarı kaymakam beyin cebinde duruyor. Memur ailelerin kuyudan günde iki testi su alma hakları mevcut.” Su ihtiyacı insanları nasıl bir çözüme ittiğine gözleri ile gördüler.1965 yıllında İdilin Su savaşını çıplak gözle görünce bir şeylerin yapılması gerektiğine karar verirler. Daha sonra Heyet, İlçe Kaymakamı, Belediye Başkanı durum değerlendirmesi yaparlar. Recai Kutan ilçeye göllet yapmalıyız der. Göllet suyundan ilçenin içme suyu hal edilirken, bir yandan ilçe vatandaşının (Süryani) çalışkanlığı da değerlendirilmiş oluruz. Suyla buralara güzel bağ ve bahçeler kurarlar. Sulu tarım yaparlar. Buralara hayat gelir. Yeşillenir. Karayoluna yakın olması tercihi ile arazi taramasına başlarlar. Bellan dedikleri mıntıkada karar kılındı. Yağmur sularlı belanda çabuk akıyordu. Alan yer altı sularına doyumlu olduğu belirtiliyordu. Alanda su izleri mevcuttu. Halk dilinde Kahniye Korre denilen akar bir pınar, pınarın yanı başında Bir el Dıb su kuyusu, birkaç metre illerde Dirsekli Köyü arazilerinde bulunan yamaçlarda Goringe çeşmesi, karayolunun keskin virajının altında Birhesko vardı. 119 Seyar Jandarma Alayına bağlı olan, İdil’de bulunan 3. Jandarma taburun su ihtiyacı Bir Hesko’dan  karşılanıyordu. Askerler, gece gündüz kuyu başında nöbet tutarlardı. Baraj inşa edilirken, Kaniya Korre çeşmesi, Bira el dib  kuyusu gölletin içinde kalır.

Neye Yarıyacaktı bu Baraj?

Barajlar, eski zamanlardan beri insanoğlunun su ihtiyacını, tarım alanlarını sulamak, elektrik üretimini sağlamak için inşa edilen su yapılardır. Bağ ve Bahçe, iklim kültürüne elverişli kuşak üzerinde yer alan İdil  suyla buluştuğu anda çok güzel tarım çalışmalarına ev sahipliğini yapacaktı. Böyle bir proje çevreye yeni bir hayat, gelecek için yeni umutlar vaat ediyordu. Dönemin Belediye başkanı, Öz dayım Efrem Poşluk Hanus, bu gelişmelerden umutlu ve mutlu idi. Bu umut kapısının açılışından, Süryaniler çok mutluydu. Arazisi baraj tarafından bulunanların sevinici daha fazlaydı. Nar, Şeftali, Kaysıyı manavların tezgâhında değil de, kendi bahçelerinde görme zamanı geldiğini düşünenlerin sayısı artınca heyecan daha da fazla oluyordu. Dönemin koşularında, suyla buluşmanın yaratığı heyecen dan  dolayı  vatandaşlar hayal kurmakta haksız değillerdi. Karayolu güzehgarın da bulunan Dirsekli Köyü, en çok bu projeden yaralanacak köylerden biri idi. Baraj Süryanilerin arazilerinde inşa edilirken, su kanalları Dirsekli köyünün topraklarında geçerek idilin üst kısımlarına ulaşacaktı. O dönemde mega proje sayılırdı. Baraj projesi, İdil İle Dirsekli Köyünün geçmişte kaynaklanan husumeti, belki de iyi ilişkilere dönüşmesine vesile olacağı umudu taşıyordu. Olay 1964 Ağustos ayında, Çeme Hırdo denilen mevkide meydana geldi. Dirsekli Köyün altına düşen Süryani bağları vardı. Bu bağlardan bir tanesi Lahdo Kokakura aitti. Gece bağ nöbetinde bulunan Lahdo amca, Gebro Pıtrıs Özmen gece yarısında Harebe Şeref  köyünden Bağdan üzüm çalmaya gelen Mehmede kör ile Semavi  bağın içine girerler. Lahdo amcayla karşılaşırlar. Etraf karanlık, göz gözü görmüyor. Lahdo amca onları elleriyle yakalamaya çalışır. Birini yakalar. Yakalanan kişi direnir. Semavi elindeki silahı Lahdo’ya çevirir ve tetiğe basar. Karanlıkta silah sesi yankılanır. Mermi Lado’nun kaşına isabet eder, ağır yaralanır. Saldırganlar, akşam karanlığından yararlanarak köye doğru kaçarlar. Sabah jandarma olay yerine intikal eder, Lahdo amcayı ağır yaralı olarak ilçe jandarma karakolunun avlusuna, dut ağacının gölgesine yaralı olarak bırakırlar. Karakol, şimdiki Askerlik şubesinin yerindeydi.  Lahdo kan kaybından dolayı hayatını kaybeder. Lahdo’nun hazin ölümü, 1964 yıllındaki soy kırım olayları bizim için bir dönüm noktasıdır. İçimizde kanayan büyük bir yaradır. Bu yara Süryanileri bölgeden tasfiye,imha etme projesiydi. Kurguları, sosyal hayatın beli aşamalarında zuhur ediyordu.  Konuyla ilgili olarak ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Bu olaydan dolayı Ğırabe Şeref köyünden dostane bir ilişkiden bahis edemiyorum. Suyun barış ve hoşgörü bir ilişkiye sebep olmasını beklerken, Barajın su kanallarını tahrip ederek suyun gelmesini engellemeye başladılar Dirsekliler, Bahçelerin kurumasına, sebzelerin ziyan olmasına sebebiyet veriyorlardı. Devlet gelişmeleri önleyemezken, Büyüklerimiz mağduriyetimizi Dirsekli Köyü Büyüklerinde Mustafa Abeye ileterek önlem alınmasını istediler. Mustafa abede, engel olamayınca zarar gurubu zaman zaman ortaya çıkarak istediği şekilde icraatlarına devam ediyorlardı. “Edebli edebinden susar, edepsiz ben susturdum zan eder “ bizde bu sözle teselli olarak işi zamana bıraktık.

Temel Atılıyor

Fizibilite çalışmasından sonra, nihayet iş temel atmaya geldi. Kalfa, Ustabaşları, Kalifiye elemanların alımına Diyarbakır Siverek’ten alınmaya başlandı. Düz işçi alımı ise bölgeden seçiliyordu. İdilli Süryanilerden, Dirsekli Köyünden, Midih Köyünden 20’şer işçi işe alındı. Diğer köylerden de işçiler alınmıştı. 8 T.L yevmiyeyle 8 saat çalışıyorlardı. Maaşlar elden, Kahveci Topal Behnan Kahvesinde veriliyordu. Şantiye yetkilileri, maaş bordosunu kahveye getirilerdi, isimler okunurdu, imza karşılığında paraları verilirdi.  Şemune mala Yakup Naze Odun, okur yazar olmadığı için maaş bordosunun tamamını imzalarken, rahmetli Hizni Sönmeztürk, “Hedi ya bo hedi, bısekin te hemu ğıraker” diyerek uyarmıştı. Herkes kah kaya boğulmuştu. Şemun abe, dürüst, idil sevdalıydı. İdilin gelişmesinde ter döken biriydi. Kuru Ekmek, su, peynir yemeklerinin verdiği enerjiyle kazmalar vuruldu. Sıcaklık 40 dereceyi buluyordu. Mola 3 saatti. İşçiler, isteseler inşaat alanında kurulan çadırlarda molla alırlardı, yada evlerine gelir dinlenirlerdi. İnşaata kalıp dinlenenler kendi aralarında Kürtçe sohbet edip, şarkı söyleyip zaman geçiriyorlardı. İdil Süryanileri, husumetten dolayı Dirsekli köylülere mesafeli duruyorlardı. Bir gün, Gölge çadırında, Hırabeşerefli bir hoca, din tartışması başlatır. Konu çavuşlara şikayet edilir. Şikayetten bir sonuç çıkmayınca, din tartışması iki gün sonra tekrar çıktı. Hana Odun, Yakup Beyt Yusuf, İsakko Timurtaş ayağa kalkarak tepkilerini gösterirler. Tepkililere diğer İdillilerde katılınca iş ciddiyete biner. Gurup” Biz burada ekmeğimizin peşindeyiz, siz ise din düşmanlığını yapıyorsunuz. Bu sebepten dolayı çadırdan çıkmalısınız. Fesatlık yapıyorsunuz. Çadırın kurulduğu toprak Hazach toprağıdır, bilmeniz lazım.” Derler. Hırabeşeref köylüler çadırdan çıkmak zorunda kalırlar. Süryaniler, hiç kimseyle din tartışması yapmazken, “Din Allah’ın, Toprak hepimizindir arkadaşlar” diyerek bu çizgiden çıkanları uyararak işine dönüyorlardı. Mega projeler bile bazen insanları egosundan alıkoyamıyordu. Almanlar Hıristiyan dır, kafirdir diyorlardı. Ama Alman markası kazma, kürekle çalışarak kanal yapıyorlardı. Suudi Arabistan da, efendim böyle olmuş, şöyle olmuş, Suudi Arabistan, Müslüman kardeşi susuz kalmış umurlarında değil. Bırakalım bu çarpık düşünceleri, kendimize dönelim. Toprağımıza bakalım. Burada yaşayacak olanlar bizleriz. Savsata düşünceleri  bırakalım. Baraj, bağlı kanallar 1968’de bittirerek su tutmaya hazır bir şekilde beklenmeye alındı. Sonbahar yağmurlarıyla birlikte su toplamaya başlayacaktı. 

Su Kanalları Nerelerden Geçecekti

Su Kanalları Dirsekli Köye bakan yamaçlardan, İdile doğru ilerleyecekti. Görenge, Bir Hasko’dan geçerek,Bir Kasso, Reşko kuyuları da içine alarak, Gebro Ğaribin arazisinden  yamaçlardan ayrılmadan idilli saracaktı. Kanalın uzunluğu tahminimce 5 Kilometre idi. Çalışmalar 1968 yıllında bitti.

Bahçeler Kuruluyor

Meyve fidanları getirilmiş, Karakolun bahçesinde bekletiliyordu. İdil halkı, tarihinde bir ilki yaşıyordu. İlk defa kaysı, elma, şeftali, erik fidanlarını görüyorlardı ve dokunuyorlardı.Geleceğin hayallerini kuruyorlardı. Muhtar Amanuvel Hana Mikse, Ziraat Müdürü Niyazi Bilgin, arazisi su kanalına yakın bulunanlara, Meyve, Sebzenin önemini anlatıyorlardı. Bahçe kültürü ile ilgili önemli bilgiler veriyordu Niyazi abe, titiz, dakik güncel bilgileri verirken hem Türkçe  hem Kürtçe dilini kullanıyordu. Meyvelerin bakımı nasıl olacağı, fidanlara nasıl can suyu verileceği, hangi hastalıklarla karşılaşacaklarını güzel bir dille izah ediyordu. Bilgileri aktardıktan sonra fidanların dağıtımını gerçekleştiriyordu. Fidan başına kiminden 10, kiminden 8 TL. cüzi bir para alınıyordu. Halk fidanlara ilgi göstererek alıp bahçelerine dikiyorlardı. Fidan almaya bütçeleri müsait olmayanlar ise sebze fidanlarından, domates, biber, patlıcan alarak ekiyorlardı. Halkın yüzü gülüyordu. Heyecanlı bir bekleyiş vardı. Halkın ektiği, geri dönüş yaptığında, idilde nasıl bir görüntü ortaya çıkacak, ürün toplandığında toplum daki değişim nasıl olacaktı hepsi merakla bekleniyordu. 1970 yıllarında suyun yaratığı değişim kendini göstermeye başladı. Yemyeşil bamyalar, gevrek acurlar, kıt kıt, ağızlarda dağılıp gidiyordu. Bağların yanında, yemyeşil fidanlar, bahçelerde boy gösteriyorlardı. İnsanlar, daha güzel bahçe yapmak için yarışmaya başladı. Gece yarısına kadar çalışılıyordu. Diyarbakır’dan kalkıp gelen Süryaniler, şaşırıyorlardı. İklimi ekime uygun, toprağı bereketli görüyorlardı. Pirinç ekmek istiyorlardı. Düşün dışarıdan idile tarım yapmak isteyen insanlar gelmeye başladı. Gelenlerden biride Diyarbakır’ın tanınmış kumaş tüccarlarından, aynı zamanda, ünlülerin terzisi Azizyan’ın babası Miksi Dahud, enişteleri Ermeni asılı Hanno Amcaydı. Rahmetli Efrem Kayar Amca’nın fidanlarına yakın mıntıkaya rahip bağının bulunduğu yamaçları kiralayarak pirinç ektiler. İyide verim aldılar. Aile ile ilgili bir anı yazmak isterim. 1974 yılında Başbakan Bülent Ecevit Diyarbakır’a gelir. Azizyan’ın iş yeri Dilan Sinemasına yakın Orduevinin karşısındaydı. Bir mavi gömlek diker Ecevit’e hediye eder. Uğru getirsin diye beyaz çift Güvercin uçurur. Bu anıyı 1996’da onunla Almanya’da tanışırken dinlemiştim. Azizyan ailesi Diyarbakır’da köklü Süryani aileden gelirdi.

Bahçelerin Sahipleri

Kanal boyunda Meyve ve Sebze bahçelerini kuranların isimleri: Amanuel Buğday, Efrem kayar, Sabri Sağ, Gebro Külen, Yakup Kartal, Hanna Pusunç Topale, Siso Arpaz, Circiske, Hanna Kanalga, Gebro Gurco,Hirdo Bayar, Melke Nise, İzo Öglü, İsa Bayandır,Lado Sagur,İsa Pulgar,Esat Çin,Hanna Sile Arpaz, Gebro ilo Lahdo bu isimler çocukluk dönemimde aklımda kalan isimlerdi. Eminim başka isimlerde mevcut ben bilmiyorum. Yazdığım isimleri ben şahsen gördüğüm kişilerdi. En güzel Bahçe kimin di belki de merak ediyorsunuzdur. Yazayım. Rahmetli Babam, Annemin anlattıklarından, benimde gözlemlerim sonucu, Bahçe bakımı, kültürü, düzeni dikkate alarak değerlendirme yapılırsa ödüle layık bahçeler: 1-Melke Nise Pekiş 2- Hirdo Bayır 3- Gebro İlo bahçeleri Cennetil fırdevsi andırıyordu, güzellikleri ile etrafı kıskandırıyordu. Suyun bereketini cennete dönüştüren insanlarımızda vardı. Süryaniler, Bağ ve Bahçe kültüründe bilgi sahibiydiler. Ezelden beri bağcılık alanında hünerleri kabul edilir düzeydi. Yaşadığı yerleşim yerlerinde en kısa sürede üzüm bağlarını yaparlardı. Taşlı toprakları kısa sürede bağlara dönüştürürlerdi. Üzümlerden şarap ve rakılar üretilirdi. Devlet erkanı kiliseye geldiğinde kendilerine şarap ikram edilirdi ve isterlerdi. Kürt köylerinde bağcılık kültürü yoktu. Çünkü o toprakları bıraktıktan sonra yaptığımız bütün bağ ve bahçeler ortadan kaldırıldı. Yerlerinde eser yok. Bağ ve Bahçe kültürü olmuş olsa idi, o varlıklar yaşatılacaktı, yok edilmezdi. Yaşatılmış olsa idi İdil çok farklı bir yerde olurdu. Gasp edilen arazilerimizi alamadığımıza göre bağları da, bostanları da alamayacaktık, onlarda sizlerin olacaktı. Herkesin yararına olurdu. Tabiat baştan başa harikalar mahşeridir derler. Buradaki ağaçların sallantısını, esintisini, kokusunu hissederek yaşardık o zaman. Şimdi fidanların, Bahçelerin, su kanalların geçtiği yerler betonarme olmuş. Çarpık kentleşme den ziyade, o zaman yapılan projeye yazık olduğu gibi yaşatılmamasına binlerce yazık olmuş. Halbuki o proje ayakta kalsaydı, şimdiki kafayla ne harikalar yaratılırdı. Kim düşünecek ki bu günleri? Bu günlerde bu projenin bize lazım olacağı ? Çok şeyler Kaybetmiş olabiliriz. Ürkmeyeceğiz. Yaratıcı özeliğimizi kaybetmeyeceğiz. Bizi sevenlere, Hazach sevdalısı olanlar, idilin darıcık sokaklarında, küçük kerpiç evlerinde arayacağız güzelliği. Fazlasını kaybetmemek için var olan değerleri kurtararak güzel günlere çığır açabiliriz. Hala o kültürün izleri ve alt yapısı duruyor. Baraj yerinde, Barajdan devam ederek, dirsekli köyün yamaçlarından devam eden kanal Bır Hesko tepesine kadar 2 kilometrelik kısım duruyor. Bir projeyle tekrar bir çalışma yapılabilir. Aşağı mahallede bulunun kerpiç ve darıcık sokaklara yeni bir kardeşlik ruhuyla tekrar ayağa kaldırılabilir. Yeter ki isteyelim. Geçmişten ders çıkarmış olalım. Geç değildir.

Dilimizi, Coğrafyamızı, Süryani tarihimizi, diğer kadim mazlum halkların tarihleri, bir takım sosyolojik hakları göz ardı edilemez. Beş kuruşa iki köfteye satılamaz bizim idilde. Sisler dağılır. Puslu hava geçer. Güneş doğacak elbette bir gün. Her taşında bir gülüş, bir nefes, bir ağlayış, bir hüzün, bir sevinç, kısacası yaşamın bütün renklerini, kokularını barındırır içinde Hazach. Rengi güzel İdilimiz, aziz Beytzabday.

Bakın şiir ne diyor:

 ” Bizim gönlümüze hasret düşüren, şu gecit vermeyen dağlar utansın. Bizi biz den alıp, yabancı eden şu uzayıp giden yolar utansın. İsyan eder olduk. Şansa kadere, aynalar yaşlanmış gösterse bile.Yaşanmadan geçen yıllar utansın.“

Yorumlar

ELİNE SAĞLIK HEMŞEHRİM 5 Yıl Önce

VAROL İYİ OL SAĞOL HEMŞEHRİM,KALEMİN DAİM OLSUN...

Şükrü Külen 5 Yıl Önce

L A H D O S A Ğ Zamana dur dersin, yazılarınla, söz konusu baraj suyu damlacıklarından üstün zekanla. Tarihe, tarih katar, İdil'imize ve milletimize, sunduğun yazılarınla. 70'li yılların, yeşil Hazak'ından, günümüze taşıdığın fidanlarınla. Sen ÇOK yaşa, Lahdo abim, güçlü ve parlak hafızanla! Su gibi aziz ol, ey muhteşem yazar. Yağmur gibi, bereketli yağ ey mücevher şair. Susayıp özlediğimiz İdil'i, bize yakınlaştır yazılarınla. Özlemimiz, tarihimizi yeniden yaz, hep yaz LAHDO abi!..

Gebro tokus. 5 Yıl Önce

Halkımızın sesi Deyerli Lahdo sağ. Su hayattır, su gibi aziz ol. Hayati bilgine dayanarak. Hazakın mazi yaşantısından derleyip, hem acı ve tatlı günlerimizi anımsatman bir hayranlıktır. yaptığın emeyin karşılığı Rabin lutfuylan isteyin gibi karşılığını Sana verilmesini candan Dilerim. Sevgilerimle.Rabta kardeşin.

Musa tan 5 Yıl Önce

Lahdo sağ abenin ara sıra idil haberine yazdığı yazıları severek okuyorum zikrine hafızana sağlık sağ ol var ol teşekürler lahdo can

Musa. Bekiş. Almanya 5 Yıl Önce

Lahdo. kardeşim. Sen. bana. gençlik. seneleri. hatırlatın. Bahçelerimızı. fidalarımızı. ve. anılarımızı. hatırlatın. bana. O. zamanlar. çok. güzel. hayatımız. vardı. her. şey. çok. güzeldi. Bizim. gençlık. çağımız. hep. fıdanlarda. geçirdik. gözümüz. gibi. Fidalara. bakıyorduk. İdil’in. geleceğı. için. idi. melasef. bırakmadılar. idil. Suryanıların. deyerli. köşe. yazarımız. Lalhdo. Sağa. teşekür. ederim hep. doğruları. yazıyorsun. Sevgi. ve. sağılar. Musa pekiş. Bad. Vılbel.

Tüm Yorumlar